30 Aralık 2008 Salı

Mutlu Seneler


Yeni yıl, yeni, yıl yeni yıl, yeni yıl herkeze kutlu olsun
Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl herkeze mutlu olsun.....

Yeni yıla saatler kala İstanbul'a yağan lapa lapa karın evimin camından görünüşünü çekmek istedim. Çok güzeldi yaaaa. Bayılıyorum ben bu sakin sakin yağan karı seyretmeye. O kadar güzel göründü ki gözüme sanki bu gece yılbaşı gibi hissettim çocuklar gibi içimde bir sevinç oldu. Resimde biraz sönük çıkmışlar ama harbiden o kadar yoğun yağıyordu ki hani az doldursa çıkıp dolanılcak kadar güzel geldi bana. Yani serde biraz delilik de var ya çıkar da dolaşırım ki ben tipi de bile bi daha bu karı bulamam diyip donma derecesinde çıkıp heryerime kadar ıslanıp mosmor olduğumu biliyorum.Şimdi başlamışken kar anılarım geldi aklıma eyy gidi günler ey. Zaten kaç kere şöyle doldurucak gibi kar yağdı ki yağdığı zamanı da hiç kaçırmam çocuklar gibi yuvarlanırım. Seksenli yılların sonlarına doğru, bizim sokak gençleriyle gece dümdüz olmuş bir parkta takla ata ata bütün düzlükleri mi bozmadık. Yeni evlendiğimizde eşimle bizim sokaktan çıkıp taaa bi mahalleden bi mahalleye kar topuna tutarak birbirimizi oynamıştık bir zamanlar bi de baktık ki eve gitmeye halimiz kalmamış. Daha neler neler şimdi de ancak sucuk mangal yapiik. Koşacak oynayacak hal kalmamış bizde hehe eklem yerleri paslanmaya başladı:))) Keşke şöyle dolu dolu yağsada bizim çocuklarımız da doya doya oynasalar. Ayyy içim kıpır kıpır çok şey yazmak istiyorum ama aklıma da bişey gelmiyo yoksa ikramiye bana mı çıkıcak ne bu heyecan şimdiden içime mi doğdu acep ola. Ya da uykum geldi ben iyice saçmalamaya başladım. Neyse fazla dağılmadan herkezlere yeni yılda başarı, sağlık, mutluluk, bol şans, bol para, işsizlere iş, (şekil a=ben) evsizlere ev, eşsizlere eş, herkez ne istiyosa ondan işte diliyorum. Yeni yılda görüşmek üzere herkeze bol eğlenceler..byyyyyy

16 Aralık 2008 Salı

yeni bir mim


Sevgili Ferhan'ın blogunda gördüm biraz önce isteyen katılıyormuş bu mime. Daha dün 2 kitap aldım birini başladım bile okumaya. Şu anda koltuğun üzerinde arada alınıyor, okunuyor ,bırakılıyor ve tekrar okunuyor ordan masaya bırakılıyor anlıcanız bu kitap bitene kadar benim evin heryerini geziyor.Ne yapalım ev işi çocuklar falan filan olunca kitap ta böyle okunuyor.

Bu mim bir oyun gibi. İsteyen herkes oynayabilir, kimseye paslanmıyor.

Tek yapmanız gereken;Kendinize en yakın kitabı almakSayfa 56’yı açmak5.cümleyi bulmak.

Cümleyi bu kurallar ile birlikte yayınlamak.

En sevdiğiniz, en moda veya en entelektüel kitabı seçmeyip, en yakınınızdakini almak...

Hadi buyrun sizlerde bu mime katılın...


Benim şu an elimde okuduğum en yakınımdaki kitap bu.


Kitabın yazarı : Ayşe KULİN


Kitabın İsmi : UMUT


56.sayfadaki 5.cümle ise şöyle...


Halim'e iyiliği için yasaklar koyan, üşütmesin, hastalanmasın diye peşinde koşturan, dırdır eden ve arkadaşlarını sürekli tenkit eden hep kendiydi; öz ve has anası!

13 Aralık 2008 Cumartesi

Esra'nın Anısına Ye#40 Pastırma/Sucuk Etkinliği


Sevgili Nino yine kendine ve arkadaşımız Esra'ya yakışır şekilde bir etkinlik düzenlemiş.Esra'nın anısına pastırma sucuk etkinliği düzenliyor.Ona bu duyarlılığından dolayı blogumdan başarılar diliyorum.Kolay gelsin nino'cuğum.Bu tarifi daha önce yayınlamıştım etkinlik konusuna uygun olduğu için tekrar veriyorum.Sevgiler...
Tarif Oktay Usta'dan alınmıştır ben tarafımdan yapılmıştır.Afiyet olsun......

Malzemeler
2 yufka
pastırma
kaşar peyniri
2 yumurta akı
pulbiber

Hazırlanışı
Yufkalar 8 eşit parçaya kesilir ve rendelenmiş kaşarla pulbiber ve pastırma karıştırılarak kesilen parçaların içlerine bir miktar konulur.Yufkaların kenarları kıvrılıp rulo şeklinde sarılıp yumurta aklarına bulanıp sıvı yağda kızartılır.Afiyet olsun.

24 Kasım 2008 Pazartesi

Bütün öğretmenlerimizin bu güzel gününü candan kutluyorum


Dünyanın Bütün Çiçeklerini
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin? ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum.
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
Geniş ovalarda kaybolur kokuları?
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben bir köy öğretmeniyim, bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyorum gönlümde,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden
Ne güller fışkırır çilelerinde,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek seni, beni kimse bilmeyecek
Seni, beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta.
Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım.
Yurdumun çiçeklenmesi için, daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi ustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini,
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın,
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

Ceyhun Atuf KANSU

17 Kasım 2008 Pazartesi

Fırında Patates

Malzemeler

6 - 7 büyük boy patates
kıyma
soğan
maydanoz
tuz
karabiber
pulbiber
salça
yağ
kaşar peyniri

Hazırlanışı

Patatesler soyulup yıkandıktan sonra ortadan kesilip her bir yarımın içi oyulur ve kararmamaları için tuzlu suya koyulur.Onlar suda beklerken iç malzemeleri hazırlanır. Soğanlar yemeklik doğranıp sıvı yağda kavrulur pembeleşen soğanlara kıyma ilave edilip kavrulur ve tuz, karabiber, pulbiber, maydanoz da ilave edildikten sonra ateşten alınır. Fırın tepsisine folyoyu yerleştirip üzerine içleri oyulmuş patatesleri yerleştirin.Hazırladığınız içi de paylaştırın.Bir tarafta bir kaşık salçalı su yapın ve patateslerin üzerine gezdirin.Üzerine tekrar folyo kapatıp fırına verin.Pişmeye yakın rendelediğiniz kaşarları üzerlerine paylaştırıp fırına tekrar koyun ve pişince çıkarın. Afiyet olsun...

9 Kasım 2008 Pazar

7 Kasım 2008 Cuma

Bugün benim doğumgünüm


Bugün benim doğumgünüm.Hehe klasik bir haber ama ne yapalım doğmuşuz işte. Kendime pasta yapmadım. Hem doğumgünümolucak hemde pastamı kendimmi yapıcam olmaz o yüzden bekledim gelsin pastalar gelsin hediyeler :)))) Bu yaşta ne hediyesi bekliyosam artık.Küçükken doğumgünlerimde ya kocaman fatoş bebekleri yada elbise ayakkabı olurdu.Elbiseleri sevmezdim.Aman annem giydirmek için ne diller dökerdi ama nafile giymezdim hoş şimdide giyiyorum sayılmaz nedense elbise giymeye alerjim var giydiğim zaman da kendimi bir tuhaf hissederim ya.Küçüklükten kalmış bir alerji demekki:))Eveeeet bu akşama dair resim yok var da yok beğenmedim kendimi. Biraz önce pastamı yedim çayımı içtim hediyemi açtım çok güzel porselen servis tenceresi almış eşimcim bana.Saolsun bu konularda zevklidir ben ne kadar meraklı değilsem o, o kadar meraklıdır mutfak eşyasına evdeki mutfak aletleri ve eşyaları laf aramızda benim doğumgünlerim ve anneler günleri sayesinde bayaa gelişti:)))) Hıh bir yaş daha büyüdüm. Darısı hepinizin başına ben şimdi çay içmeye gidiyorum byyyyy....

6 Kasım 2008 Perşembe

Elde Açma Börek

Manavgata gittiğimde görümcem yapmıştı bu böreği aslında hepimizin bildiği bir börek ama ben hamur açma özürlü olduğum için yapamıyorum.O yüzden kare kare fotoğrafladım da fotoların bir kısmını benim işgüzar ev halkı silmiş elimde kalanları kombine etmeye çalıştım.Tabii pişmiş halini de silmişler sadece yapım aşamasından resimleyebiliyorum şu an. Sanki komplo kuruyolar bana ne derdiniz var benim resimlerimle anlamıyorum ki! Bir de tarifi almışım ama böreğin ismini almamışım heralde bohça böreği olur bunun ismi ..Şimdi tarife geçiyorum afiyet olsun....

Malzemeler

5 su bardağı un
1 su bardağı süt (ılık)
1 paket kuru yada yarım yaş maya
2 yemek kaşığı şeker (silme)
1 yemek kaşığı tuz
su ile yoğur
1/2 margarin erit margarine sıvıyağ ekle

İç Malzemeler
Bu böreğin iç malzemesi kıymalıydı
sizinki patatesli veya ıspanaklı da olabilir.
Soğan
kıyma
karabiber
pulbiber
yağ
tuz
domates

İç Malzemenin Hazırlanışı
Soğanlar yemeklik doğranıp yağda kavrulur. Kıyma ve baharatlar eklenip küp doğranmış domatesle iyice kavrulduktan sonra ateşten alınır.


Hazırlanışı

Yoğurup mayaladığınız hamuru 3 parçaya ayırın.Herbirini tepsi büyüklüğünde açın. İçini yağlayıp bohça yapıp yani zarf gibi kenara koyun. Kenardan aldığınız bir bohçayı elle açıp tekrar yağlayıp ortasına malzemeyi koyun. Bir ucunu kapatıp yağlayın diğer tarafı da kapatıp yağlayın tepsiye elinizle yerleştirin.Üzerine tekrar malzeme koyun diğer hamuruda aynı şekilde yapıp üzerine kapatın ve üçüncü hamuruda kapattıktan sonra 180 derecede pişirin. Afiyet olsun....

3 Kasım 2008 Pazartesi

Paçanga Böreği


Tarif Oktay Usta'dan alınmıştır ben tarafımdan yapılmıştır.Afiyet olsun......

Malzemeler
2 yufka
pastırma
kaşar peyniri
2 yumurta akı
pulbiber

Hazırlanışı
Yufkalar 8 eşit parçaya kesilir ve rendelenmiş kaşarla pulbiber ve pastırma karıştırılarak kesilen parçaların içlerine bir miktar konulur.Yufkaların kenarları kıvrılıp rulo şeklinde sarılıp yumurta aklarına bulanıp sıvı yağda kızartılır.Afiyet olsun.

30 Ekim 2008 Perşembe

Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun


Dün için çocuklara söz vermiştim Can Dündar'ın hazırladığı Mustafa isimli belgesele sizi götürücem diye.Aslında kapalı gişe olabileceği çok açıktı ama şansımı deneyeyim dedim ve okuldaki törenden sonra alıp onları götürdüm filme.Tahmin ettiğim gibi hiç bir seansta bilet bulamadım. Tam geri dönecektik 04:20 seansında 3 kişilik yer olduğunu en önde olduğu için orada açık kaldığını öğrendim.Çocukların okul saatlerinde dolayı bir daha gidemem diye aldım en önden biletleri. Biraaz boynumuz ağrıdı ama değdi doğrusu çok güzeldi. Çok duygulandığımız yerler oldu. Şimdilik pek ayrıntıları kavrayamazlar ama ilerde tarih bilgileri yeterli olduğunda filmi de hatırlayacaklardır. Bu belgeseli en iyi şekilde kavrayabilmek için tarih bilgisinin de olması gerekli diye düşündüm ben.Çünkü kısa kısa geçen bölümler var o bölümler arasındaki boşluklar ancak kendi bilgilerinizle dolabilir. Filmi iyi anlayabilmek açısından. Herkezin Cumhuriyet Bayramını kutluyorum.Sevgiyle kalın.....

25 Ekim 2008 Cumartesi

19 Ekim 2008 Pazar

Uluslararası Arkadaşlık Ödülü / Friendship Around The World Award


Dünya çapında arkadaşlarınız olan bloggerlarını tanıtmak amaçlı bir ödülmüş bu...Ödül sürekli alıcı tarafından devrediliyor ve her alan kişi kendine gönderenden 1 fazla kişiye yollamalıymış bunu.

Kahve ve Kitap Etkinliğinden tanıştığım ve o zamandan beridir blogunu keyifle takip ettiğim, mesajlarına değer verdiğim sevgili blog arkadaşım Bir Demet Fesleğen-Eda beni bu ödüle layık görmüş.Çok teşekkür ediyorum kendisine beni de listesine dahil ettiği için. Ben de kendi listemi oluşturup blog arkadaşlarıma ödüller dağıtıyorum. Yalnız bir ayrıntı var. İsmi geçen blogların tekrar yazılmaması gerekiyor aynı blogların dönmemesi açısından. Listemde ayrım yapmamaya çalıştım fakat daha fazla yazarsam sizlerin listenize koyucak blog sayısı azalır bu yüzden bu kadar yazıyorum.Kolay gelsin.
http://mutfaktazen.blogspot.com/
http://mutlulukmutfaktagizlidir.blogspot.com/
http://pastacipapatyalar.blogspot.com/
http://sarimutfak.blogspot.com/
http://serinmavi.blogcu.com/
http://tabakta.blogspot.com/
http://ufukmutfakta.blogspot.com/
http://yemekbahane.blogspot.com/
http://elmasekeri.blogspot.com/
http://leziztarifler.blogspot.com/
http://saripapatyalarim.blogcu.com/
http://mukonungunlugu.blogspot.com/
http://disal.blogspot.com/
http://inciceylan.blogcu.com/
http://bocuruk.blogcu.com/
http://baharcicegi.blogspot.com/
http://meleginmarifetleri.blogspot.com/
http://bengisu-abihayat.blogspot.com/
http://aysee26.blogcu.com/
http://ebrulitat.blogspot.com/
http://eldaninannesi.blogspot.com/
http://ferhanca.blogspot.com/
http://fidaneli.blogspot.com/
http://misgibikoktu.blogspot.com/
http://kalbegidenyol.blogspot.com/
http://soframiz.com/
http://binbircesni.blogspot.com/
http://laledensecmeler.blogspot.com/
http://yanya-evenez.blogspot.com/
http://lamamutfakta.blogspot.com/

12 Ekim 2008 Pazar

Mayalı Poğaça


Malzemeler

1/5 bardak ılık süt
1 bardak yarısı katı,yarısı sıvı yağ
2 yumurta - biri üstüne
Çeyrek maya
Yarım kuru maya
1/2 çaybardağı kabartma tozu
1 şeker kaşığı tuz
Alabildiği kadar un



Hazırlanışı

Elenmiş unu geniş bir kaba koyarak, ılık sütte erittiğiniz mayaları ilave ederek diğer malzemeleri de ekleyip hamuru yoğurduktan sonra mayalanmaya bırakıyoruz. Mayalanan hamuru cevizden az büyük parçalar yuvarlayarak yağlanmış tepsiye diziyoruz.Üzerine yumurta sarısı sürerek fırına sürüyoruz.Afiyet olsun.

7 Ekim 2008 Salı

Geçenlerde bir arkadaşım gönderdi bu maili bana çok hoşuma gitti sizinle paylaşmak istedim.Biliyormusunuz bazen elimizdeki güzelliklerin farkında olmuyoruz gibi geliyor bana.Taaa ki kaybettiğimiz zaman değerini anlıyoruz bazı şeylerin.Bu da öyle bir şey heralde hikayede yaşanan.Çoğu kişiyi farklı açıdan bakmaya davet eder gibi!.... Resim balca.net'ten alıntıdır mailin nereden alındığını bilemiyorum.Keyifli okumalar cnm....



(Aşkın şu günlerde anlamının değişmesine istinaden)
diyor yazının başlığında

Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı… Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu. İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı. Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum.Şaşkınlıktan gözleri açılarak 'niye?' diye sordu.'Gerçekten belli bir sebebi yok' dedim, 'sadece yoruldum.'Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki! Sonunda sordu: 'seni caydırmak için ne yapabilirim?'Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.'İşte mesele tam da bu' dedim. 'Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.''Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl'olacak. Bunu benim için yapar mısın?'Yüzümü dikkatle inceledi ve 'Sana bunun cevabını yarın vereceğim' dedi.Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu. Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı.'Sevgilim' diye başlıyordu,'O çiçeği senin için koparmazdım' Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim. 'Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.' 'Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.' 'Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.' 'ın her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.' 'Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.' 'Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin - gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.' 'Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.' Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu.Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.'Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.'Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim. Bu gerçek aşktı.
İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz. Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil... Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz... Ama hep oralarda bir yerdedir. Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır. Hayat tam da böyle bir şeydir.

27 Eylül 2008 Cumartesi

Bir iftar yemeği

Ramazan-ı Şerîf, mü’minlere fazîlet ve olgunluk kazandırabilecek ilâhî bir rahmet mevsimidir. Oruçlu iken ağıza bir şey girmemeğe dikkat edildiği gibi ağızdan çıkan kelâma da dikkat edilmelidir. Dedikodu ve incitmeden son derece sakınmalı ve orucun fazîletini azaltmamalıdır.Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyurur:“Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.” Geçen hafta cumartesi günü baya kalabalık bir sofram oldu. Ben anadolu yakasında oturduğum için (akrabalarım avrupa yakasında) herkezi ayrı ayrı çağıramıyorum hatta ben çağırmıyorum teyzemler kendi boş kaldıkları bir hafta sonunu bana gelmek için ayırıyorlar her ramazanda. Bu ramazanda da toplanıp geldiler sağolsunlar. 2 masa oldu hepsi 19 kişiydik. Çok güzel bir gece geçirdik.Ben öğlene kadar çalıştığım için yemeklere pek elimi sürmedim desem yeri var annem sağolsun döktürmüş. Aslında yufka alalım öyle börek yapalım dedim ama yine ben gelene kadar su böreğini yapıvermiş.Menüde öyle çok açılmadım annemin fazla yorulmasını istemedim. Mercimek çorbası, etli barbunya, haşlanmış sögüş doğranmış tavuk ve pilav yemek gurubuydu. Kıymalı su böreği, tatlı, höşmerim tatlısı ve meze olarak ta toçka ayrıca iftariyelikler ve salata olarak hepberaber Allah ne verdiyse yaptık iftarımızı. İnşallah Allah gelecek ramazanlara da ermek nasip eder.
İftariyelikler höşmerim ve toçka

mmmm börek zaten süperdiiiii.........ama ben hala yapamıyorum beceriksizliğimden.:(((((

18 Eylül 2008 Perşembe

ŞİpŞak Tarifler Etkinliği ve Gofret Tatlısı

Sipsaklogo_1
Yazın sıcak günlerde ağır tatlılar, ağır yemekler yenilmiyor malesef. Ben kendi adıma yemiyorum bilmem siz yermisiniz. Ya dondurma yada sütlü tatlıları tercih ederim.Kayınvalidemdeyken akşam çaya misafir haberi geldi.Biz de genelde denizden gel, duş al, çocukları yıka, hazırla, yemek derken hava kararıyor neredeyse. Bu yüzden canımız birşeyler istediğinde şipşak yapılabilecek yiyecekler hazırlamaya meğil gösteriyoruz. Öyle olucak ki okey oynamaya da vaktimiz olsun. Neyse dediğim gibi misafir gelicekmiş yazlık komşularımızdan. Yemekten sonra hemen giriştim mutfağa ne yapabilirim diye. Hemen olabilecek birşey aklıma gelmedi. Bisküviler, krakerler vardı dolapta ama onlar da çok basitime geldi. Ne olabilir ne olabilir derken açılmamış gofret ilişti gözüme. Hemen kafamda oluşturdum tarifimi. Yaparkende acaba tadı nasıl olucak diye merak ettim.Öylede böylede başladım yapmaya en fazla 10 dk'a dolaba koyuyorsunuz ve soğuyunca servis yapıyorsunuz. Misafirler çok beğendiler. Bencede güzel oldu. Hem hafif hem tatlı hem de çok çabuk. Acil durumlar için çözüm olabilecek bir tatlı..Veeeee ben bu tatlıyı sevgili blog arkadaşım Eda'nın etkinliğine gönderiyorum.Eda'cım sana buradan kolay gelsin diyorum ve etkinlik tariflerini dört gözle bekliyorum.Çok işimize yarayacağını düşünüyorum..Şimdi sıra tarifimde....


Malzemeler

1 paket gofret
Krem şanti
fındık yada ceviz içi
Hindistan cevizi
1 su bardağı süt

Hazırlanışı

Gofretler bir borcama dizilir.Üzerine bir bardak süt gezdirilir ve yumuşatılır. Fındık yada ceviz içi dövülerek bir kat serpilir. Hazırladığınız krem şantiyi de güzelce üzerine yayıp kalan içi de serpiştirip isteğe bağlı hindistan cevizi dökülür. Dolaba koyup soğutulur.Afiyet olsun......

12 Eylül 2008 Cuma

Bir yaz daha bitti

Nihayeeettt gelebildim. Uzuun bir aradan sonra tekrar bloguma girmek ve birşeyler yapabilmeyi özlemişim.Gerçi arada sırada girip şöyle bir göz atıp çıktım ama yazmak gibi bir durumum olmadığı için de bu günü dört gözle bekledim doğrusu.Bilgisayarın bozulması, tatilin uzaması eve dönüşten sonra yapılacak işler listesinin yoğun olması baya bir zaman aldı fakat bugün bilgisayarıma kavuşmanın verdiği keyifle yazmaya başladım. Çok güzel bir yaz geçirdim. Eğlenceli, keyifli, ve bol düğünlü ha bu arada bir sürpriz de yaşadım ki en süperi bu oldu. Tatilimin son günlerine yaklaşırken arkadaşımdan bir telefon aldım hele beni çok özledi heral dedim içimden. Meğer beni açtığı muhasebe bürosuna çalışmaya teklif etmek için aramış.Hemen kabul ettim tabii.Çok sevindim.Bu kadar zaman evde oturduktan sonra benim için biraz zorlu olabilecek diye düşündüm ama yinede bu zoru göğüslemeyi istedim. İnşallah hayırlı olur. Tatil dönüşü badana boya temizlik ve yerleşme işleri bittikten sonra iki haftadır da iş kadını oldum artık:))) Tatilim çok güzel geçti düğünler gezmeler akrabalar derken bitti işte. Şİmdi neler yapmışız bir gezelim bakalım....
Manavgat ilk durağımız olmuştu bu yaz. Temmuzun başında görümceme gitmiştik ve oradan bir kaç kare fotoğraf Manavgat çayı, köprüsü, Side ve aAanya'dan görüntüler....
Döndüğümüzde teyzemin oğlu oğluna sünnet düğünü yaptı. Çok güzel eğlenceli bir düğün oldu. Allah damatlığını da göstersin inşallah....

BU da bizim düğünümüzden kareler.Bafra'da yiğenlerimin sünnetini yaptık. Bizim oralarda gelinler Bafra köprüsünden geçirilirler.Hani köprüden geçti gelin şarkısı gibi:)) Şimdi sünnet çocukları da geçiyor davul zurnalarla köprünün yarısında arabalardan inip yürüyerek yada oynayarak sonuna kadar gidilir. Uzun konvoylar olur. Hiç abartmıyorum. 50 ye yakın konvoy arabası oldu düğünümüzün. Çok güzeldi Misafirler, düğün telaşı, hazırlıklar derken geldi geçti işte. Allah damatlıklarını da gösterir bizlere inşallah yiğenlerimin.Onları çok seviyorum...

İşte tatilin en güzel yanı benim için budur. Deniz, güneş, yeşil hepsi bir arada. Kayınpederimin ve kayınvalidemin evlerinden balkabakları, gülleri, şeftali ağacı alabildiğine sahil ve diğer tarafta yeşillik.Yurdumun en güzel yerlerinden birisi karadeniz sahilleri.......Gel 2009 yazı geeellll....

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Ben Hala Tatildeyim:))

Sevgili arkadaşlarım.Şuan Bafra'da teyzemin evindeyim.ÇOk yoğun günler ardından sanki bir kaç gündür sakin geçiyor gibi. Bulunduğum yerlerde pc oluyor ama ayıp olmasın diye oturamıyorum her bilgisayarın başına tabii ki sizlerin de bildiği gibi blogları gezmek ve yorum yapmak içimi gıdıklıyor ama napalım sabredicem artık. Bugün nasıl olduysa bol bol vaktim var ama aldığım tariflerden ne yazıkki veremeyeceğim şimdi. Makinem annemde kaldı. Bilgisayara oturup hatta yazı yazacağımı bile düşünmemiştim...Neyse şu kısa zamanda neler yaptık bakalım...Önceki yazıda belirttiğim gibi manavgata gittik güzel bir hafta geçirdik.Bizim bebişi gördük çok tatlı bir şey aman kıkır kıkır...Kim alsa gülüyor. Görümcemin yaptığı mamaların resimlerini çektim tariflerini aldım.Onları daha sonra sizlerle paylaşacağım...Gezdik gördük eğlendik İstanbul'a döndük. 2 hafta kadar evimde kaldım....Sünnet düğünümüz vardı o da çok güzel oldu. Sevdiğimiz dostlarımız akrabalarımız herkez gelmişti.Çok çok eğlendik.Ardından bir kaç gün kaldım teyzemlerde gırgır şamata keyifli sohbetlerle geçti...Banada gelenler oldu misafirlerimi ağırladım bu arada bavulumu hazırlayıp hepberaber memleketimize geldik...Gelir gelmez annemin evine bavulları bırakıp oğlumun yanına yazlığa gittim. Çok özlemişim canımı uyyyyy.... Boyu uzamış 1 ayda. Oğlum her yaz tatilinde karneyi alır almaz babaannesine gider asıl tatilin tadını çıkaran o...Öptüm sevdim bebeğimi 2 gün kaldım ama deniz keyfimi ihmal etmedim hani. Sabah kahvaltısından sonra hemen çocukları alıp attım kendimi karadeniz sularına :)))) Yok yaaa yabancı sahillerde diken üstü oluyor insan en güzeli bildiğin yer.. Bizim orada kendimi daha rahat hissediyorum sanki işini bitiren geliyor sahile hem sohbet ediyoruz hem güneşleniyoruz...Çocuklar istedikleri zaman bize ihtiyaç duymadan eve gidiyorlar...Herkez özgür yani isteyen denizde isteyen yürüyüşte isteyen okeyde işte öyle.......Şimdi tekrar anneme geldim...Haftaya abim sünnet düğünü yapıyor...Yavaş yavaş onun hazırlıkları başladı...Kıyafetler alındı, davetiyeler yazıldı, bu hafta sonu uzaktan gelen misafirlerimiz gelmeye başlayacaklar...Asıl yorucu ve tatlı günler önümüzde.. İnşallah bu arada yapılan yiyeceklerden de unutmadan tarifler alabilirim de döndüğümde sizlerle paylaşırım...Şu an teyzem bana bir bardak erik hoşafı verdiii bakalım tadı nasılmış hiiiiii....Artık istemeden de olsa yazıma son vermek durumundayım etrafımdakiler hadi artık bırak diyorlar beni anlamıyorlar..Eğer fırsat bulabilirsem tekrar yazarım sizleri ziyaret ederim şimdilik hoşçakalın....byyyy

26 Haziran 2008 Perşembe

Kısa bir tatilllllll

Image Hosted by ImageShack.us

Evet arkadaşlarım, bu yazın ilk tatiline çıkıyorum. İlk diyorum çünkü bir haftalık kısa ve döndükten sonra hiç ara vermeden soyunup dökünüp tekrar toparlanıp temmuzun sonunda yine yolculuk var Allah'ın izniyle...İlk gezmem güneye, ikinci gezmem kuzeye. Hehehheh leyleği havada görmüştüm o geldi şimdi aklıma.Baharın ilk günlerinde mutfakta kahvaltı yaparken ahaaaaa dedim leyleklerin hepside havada Allaaahhhh yaşadık bu sene gez gez bitmez:))))Cumartesi günü manavgata gidiyoruz. Görümcem oturuyor orada. Yeni bir bebeğimiz oldu.Gerçi şimdi bebeklik kalmadı ama yine de biz ilk defa görücez bebişi.İşte öle özlem gidericez, gezicez. Bol bol resim çekicem oralarda çok anlatma ve yazma becerim olmasa da bişeyler karalarım. Sonra da tekrar ist. Burada bir sünnet düğünümüz var bizim memleketliler gelcekler hani karadenizliler kuzeydekiler:))))Çok güzel bir düğün olacağa benziyor. Şimdiden kokusunu alıyorum....Sünnetten sonrada hep beraber Samsun'a gideceğiz. Ağustos'un 15inde ağbimin oğullarının yani benim canlarımın sünnet düğünleri var..Çok özledim onları neyse az kaldı. Eeee tabii oradada bayaaa bir telaşe içerisinde hem hazırlık, hem eğlence, hem gezme hepsi bir karışık bir karışık tatil olucak benim için...Bu arada ne aralık deniz keyfi yapıcam orası muamma ama çoookkkkkk özledimmm yaaaaaa.......Deniz, güneş, kum offfff sessizlik......O kadar yoğunluğun içinde bir iki gün kaçabilirim inşallah Karadenizin muhteşem doğasına......İşte böyle bir yaz gelip geçicek benden. Şimdiden hepinize iyi tatiller diliyorum. Haaa sakın blogu boş bırakıcam sanmayın arada gelip oralardan tarifler vericemmmmm.Bafra'da ne yediysem sizinle paylaşıcam. Bulduğum pc başına oturup tariflerimi yani yapanların tariflerini yazıcam.Bilirsiniz oralarda yenen yemeklerin tadı, yapılanların çeşidi farklı olur...Şimdilik sizleri, şu kızgın sıcakları serinleticek, toprakları doyuracak bol yağmur ümidiyle başbaşa bırakarak gidiyorum.Görüşmek üzere hoşçakalın.......

22 Haziran 2008 Pazar

Damla Çikolatalı Bisküvi Pastası


Geldüüümm geldüüüümmm.......Biliyorum bu aralar çok uzun vadeli geliyorum buralara. Her seferinde de işte şöle oldu böle oldu falan filan.....Ama gerçekten şu sıralar yoğun mu ne geçiyor günlerim yoruluyorum. Siteye de sadece şöyle bir bakıp çıkasım geliyor. Arada bir yorum bırakıyorum ki elim soğumasın diye tarif atmıyorum hiç olmazsa arkadaşlarımı gezeyim diyorum. Biliyorsunuz bu ay hep sınavlarla geçti.Önce benim aöf sınavım, peşinden oğlumun sbs sınavı Allahın izniyle bu günü atlattık. Geçen hafta büyükbabamız geldi son rütuşları yapmak için.
Yoğun bir şekilde test çözdüler malum ben de yemek, ev işi, şu bu derken fazla oturamadım. İnşallah bu hafta hem kafam hem de bedenim dinlenecek.İnanın sbs sitresi çocuktan çok anne ve babaları yoruyo.SBS zedeler bilir.Dersaneye koştur. Okula koştur.Aman notları düşmesin, çok önemli bu sene notalrının yüksek olması.Yok performans ödevi onu mu yapsak bunu mu yapsak. Evin her durumunu çocuğa göre ayarlıyorsunuz. Kızınca bağıramıyorsunuz kafası bulanmasın diye. Biryere gitmek isteseniz boşluk yaşamasın diye evde başını bekliyorsunuz da nuz da nuz.......Neyse alnımızın akıyla atlattık darısı seneye yaaaaaa aynı sendromlar önümüzdeki dönem de yaşanacak bizim evde. Bu ilk sbs'ydi. Allah herkezin çocuğuna bu sınav maratonunda zihin açıklığı versin. Bütün çocuklarımızı iyi yerlerde görelim inşallah.Geçenlerde yapmıştım bu pastayı. Tam da pasta denemez tatlı da olabilir adı ama çok lezzetli olduğunu söyleyebilirim. Zaten hepinizin bildiği bir tarif herhangi bir blogdan almadım tarifi doğaçlama ama muhakkak yapılmış bir tariftir.Benden de bir tadın bakalım...Afiyet olsuuunnnn......
Malzemeler
2 adet Eti Burçak Bisküvi
1 kg süt
Damla çikolata
4 Kaşık un
1 Kaşık nişasta
1 Bardak şeker
Vanilya
Hindistan cevizi
Tarçın
Hazırlanışı
Eti Burçak Bisküviler borcama tek kat dizilir ve sütle ıslatılıp yumuşatılır.Önceden muhallebi kıvamında hazırladığınız süt, un, nişasta, şeker, vanilya karışımının yarısı, bisküvilerin üzerine yayılıp üzerlerine damla çikolata serpilir.Tekrar bir sıra daha bisküvi dizilir.Üzerine de kalan karışım dökülüp düzeltildikten sonra hindistan cevizi, tarçın ve damla çikolatayla süslenip soğuduktan sonra servis yapılır.Afiyet olsun....

22 Mayıs 2008 Perşembe

Okuma Bayramı ve Kermes

Uzun zamandır yazamıyorum blog böööölee sessiz sessiz bekliyo, sahibim birşeyler yazsada buralar şenlense diye. Aslında sahibi ne güzel şeyler yaptı resimlerini çekti. Bu güne kadar boş boş oturamamıştır heralde ama teknik arızalardan dolayı ne yaptıysa olmadı. Evet arkadaşlarım ben fotolarımı cepten çektiğim için şu anda yüklü olan fotolarıma bile bakamıyorum. Cihaz bozuldu ve hala servise gitmeyi bekliyor. Hatta arama ve cevaplama da yapamıyorum. Ne komiktir kapalı olduğu halde arada bir saati sabah 7 zannedip çalmazmı:)))) ..... Tamir olduğunda resimlerim hala duruyorsa tarifleri yayınlamak isterim çünkü gün için yaptığım pastam çok güzel olmuştu....Tabiiki pasta ustalarına göre acemice fakat bana göre başarılı olmuştu!.....Neyse bu durum böyle, gelelim diğer durumlara bugün canım kızımın okuma bayramını kutladık... Bu gün başıma gelecekleri bildiğim için herzaman ihtiyaç olduğunu düşündüğüm yalnız ceple işimi gördüğüm için pek ağırdan aldığım fotoğraf makinesi düşüncesini gerçekleştirdim ve yeni bir makine aldım. İyi ki de almışım çok faydası oldu bana. Bugün aynı zamanda yiyecek kermesi de vardı. Okuma bayramı yoğunluğu içinde hem okula katkı olsun hemde bloguma koyacak bir fotom olsun diye alel acele birşeyler yapmaya çalıştım....Şimdi günün özeti; Aman öğretmenleri onlara ne kadar güzel bir gösteri hazırlatmış, neler neler yaptılar şiirler, skeçler, halk oyunları, istiklal marşı 10 kıtası, defile ve müzikli gösteriler çok güzeldiler çok...O kadar heyecanlıydı ki hepsi hele benim kız gece ne kendisi uyudu ne beni uyuttu bütün gün uykusuzluktan döküldüm yani...Gece uyumadığı gibi sabah da 6:30 da ben uyandım diye gelmezmi yanıma uyku basmış gözümü açamıyorum git çabuk uyu yoksa sahnede uyuyacaksın dedim tırsa tırsa gitti))))) Gözlerinin altı mor mor dolaştı bugün ama gösterilerini de hakkıyla yaptı yani. Öğretmenimiz de çok emek vermiş, gerçekten en ince ayrıntısına kadar herşeyi düşünmüş en güzeli ve duygulusu da hababam sınıfı müziği eşliğinde sınıfımızın slayt gösterisiydi. Eline yüreğine sağlık bugünü çocuklarımıza coşkuyla yaşattığı için çok çok teşekkürler ederim...Ve sizleri kermes kurabiyelerim ve bir kaç kare gösteri resimlerimle başbaşa bırakıyorum.....

12 Mayıs 2008 Pazartesi

anneler günümüz kutlu olsun

Nedense her anneler gününde ve bayramlarda içim boş boş olur.Moralim bozuk, dokunsan ağlayacak, sinir sitres yaparım.Çocuklarım akşamdan kutladılar beni hediyelerimi aldım eşim çok güzel bir salon çiçeği almış koltuğun boş kalan kenarını doldurdu çok da yakıştı ve eve girdiğinden beri çok güzel kokuyor. Özel bir koku sıktırmış ferah ferah, bilir benim kokuları sevdiğimi:)))))Neyse akşam güzeldi sevildim sevdim kutlandım eğlendim..Sabah kalkınca bir sinir uyanmak istemedim her zamanki gibi, neden ne kadar güzel bir gün çocuklarım yanımda kahvaltım hazırlanmış..... Ama işte bir boşluk var bende hazırlanıp çocuklarımla beraber anneannelerine babaannelerine gitmek onlarla bu güzel günü paylaşmak bugüne özel yaşamak isterdim...Camdan bakarken bayram günü gibi herkez ailece çiçekleriyle belli ki annelerine gidiyor. Benimse sessiz sessiz.................İşte böyle zamanlarda içim boş ama çok dolu oluyor....Telefon açmak bile öyle zor geliyor ki yavan ,keyifsiz anlamsız kandırır gibi. Böyle zamanlarda aklıma hep gelir beni çok etkilemişti okuduğumda sizinle de paylaşmak istedim. İclal Aydın'ın Hayat Güzeldir kitabının 50. sayfasında Yağmur isimli bir yazısı vardı....Belki konuyla ilgili değil ama ne biliyim bu yazıyı burada görmek istedim şu an.... Herbirinizin anneler gününü candan kutluyorum.Allah annelerimizi başımızdan eksik etmesin canım annemin de anneler gününü kutluyorum.... annem benim....
YAĞMUR

Yağmur yağıyor.
Mutfak camındayım.
Nasıl üşüdüğümü bilemezsin.
Menekşelerim çiçek vermiyor artık anne.
Söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama…

Şimdi telefon açsam sana, sesini duymak da yetmiyor ki.
Hep aynı cümleler; “Babamlar nasıl, ilacını aldın mı?”
Nedenini bilmediğim bir ağlamak var içimde.
Bir yerlere sığdıramıyorum yüreğimi.
Bazen mutfakta dalıp giderdin yemek yaparken,
Tahta kaşıkla tencerenin başında öylece ne düşünürdün acaba?
Özlemek çok fena anne. Anlamak seni; daha da fena…

Omuzlarım ağrıyarak uyanıyorum sabahları.
Benim kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var.
Gittikçe sana mı benziyorum ben, ya da
“Annenin kaderi kıza” dedikleri doğru mu?
“Baban eskitir her şeyi kızım” demiştin bir kez,
Anlamamışım meğer, eskiyormuş anneciğim.
Omzunu ovacak kalmıyormuş meğer aynı evin içinde.
Şimdi duysan bunları ne üzülürsün; mutsuz mu kızım diye,
Çoktan kendinden vazgeçmiş bir sesle. Mutsuz değilim de anne,
yağmura ve mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum.

Evimi topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor,
Televizyon seyrediyor, akşam çalan kapıyı açıyorum,açtığımı gören olmuyor.
Pişirdiğim yeniyor da, güzel olmuş denmiyor.
Çay demleniyor, demleniyor, demleniyor…

Kederim mutfağımın her yerine yerleşiyor.
Ah nasıl eskiyor her şey anne, nasıl eskiyor.
Eskilerimi de atmaya kıyamıyorum. Seni çok özlüyorum.
Bana yasakladığın bahçeler, sana da mı uzaktı hep?
Gidemeyişine ağladın mı sende? Ne zaman eskiyor sevgiler?
Ödenen bedellerin acısı geçince mi?
İşte böyle,kalbimde bir acı...
Şarkılar seni söyler...

İclal AYDIN

1 Mayıs 2008 Perşembe

GÜNAYDIN! MERHABA! ÖZÜR DİLEME! GÜLÜMSEME !" KAMPANYASI -YONCA TOKBAŞ


Uzun zamandır kendi kendime insanlara sevgiyle ve güleryüzle yaklaşma konusunda söz verip mümkün olduğunca olaylara bakış açımda önyargılı davranmadan hareket etsemde. Günaydın, iyi akşamlar, nasılsın derken tüm samimiyetimi kullanıp sıcak sıcak sohbet edip iyi niyetle bildiklerimi aktarıp benim öğrendiklerimi başkaları da kullanabilir diyerek yola çıkıp paylaşsamda, daha vs. vs. vs..... sonuçta bana geridönüşünü beklediğim samimiyeti göremesemde,kimilerine yapmacık, kimilerine şimarık, kimilerine göre hafif çatlak kıvamında bir izlenim bıraksada, ben her zaman görgü ve ahlak kurallarını en önemlisi saygıyı elden bırakmadan insanları sevmeye ve paylaşmaya devam edeceğim...Sevgili İlkay'ın yazısını okuduğumda peşinden de yazarımızın yazısı, işte bu! demekki bizden çok varmış dedirtti bana ve ben de bu kampanyaya canıgönülden katılmak istedim...İnanın siz güldüğünüzde 2 kere geri dönen baş 3. de size gülümseyerek bakıyor:))))))
Hürriyet Yazarlarından, Sevgili Yonca TOKBAŞ'ın bugünkü yazısını okudum ve bu müthiş , içimi coşturan, kanatlarımı kaldıran bu kampanyasına acilen destek vermek istedim.
Tüm blogcu, blogger, günlük sahibi olan arkadaşlarımı , dostlarımı da bu kampanyaya davet ediyorum.
Sevgili Yonca, yazısında belirttiği üzere de yazısını kullanmamıza izin veriyor.
İnsanlığımızı hatırlatan bu gündelik , samimi, sıcak, içten eylemleri lütfen yapalım diyorum.
Yonca'cığım , kanatların kırılmayacak...
Biz hala İN-SA-NIZ.
Umarım davetimi kırmazsınız canım arkadaşlarım...
Hepinize sevgi dolu, bahar dolu Merhabalar dileğimle,
HEPİNİZE MERHABA!
Bu arada fotoğrafı da Sevgili YONCA'ya ithaf ediyorum.umarım beğenir ve beğenirsiniz.::)))
İŞTE SEVGİLİ YONCA'NIN YAZISI:
Özür dilerimBen bir hata yaptım.
Hani ağzımdan kaçtı derler ya…
Farkında bile değildim üstelik.
Bana; insanı öfkeyle dolduruşa getiren bir yazı yazdığımı düşündüğü için eleştirisini yollayarak güzelce kulağımı çeken bir okurum; “Lütfen yazılarınızda “balgam” gibi bir kelime kullanmayın” dediğinde farkına vardım.
Ben de öfkeme yeniliyorum.
Yanlış bu işte.
Bunu fark ettiğimde başka bir şeyi daha fark ettim.
Bizim için, sevinç ve takdir dile getirmek zor.
Sövmek ve yermek çok kolay.
Yüreklendirme yok.
Özür dilemeyi bilmiyoruz.
“Merhaba dersen borçlu çıkarsın!” şeklinde yaşıyoruz.
Maç galibiyetleri dışında sevinçten sokaklara döküldüğümüz var mı? Onda da silahlar patlıyor zaten...
Peki ya hiç olumlu eylem yapmışlığımız?
Yani demek istediğim, bugüne kadar beğenmediğimiz bir şey olduğunda ya hep bağıra çağıra tepiştik ya da ışık söndürerek, siyah kurdele takarak kızgınlığımızı dile getirdik.
Aydınlık Türkiye için kendimizi karanlığa mahkum ettik. Ha diyeceksiniz tasarruf ettik... O ayrı da...
Ben başka bir şeyden bahsediyorum.
Neden “Merhaba Deme Eylemi” yapmıyoruz?
Kimseden korkmadan, inadına, herkese gülümseyerek “Merhaba!” desek mesela...
Bunu bir eylemle başlatıp kendimize iyi bir alışkanlık edindirsek ya.
Ya da ne bileyim...
Öfkeye inat “Gülümseme Eylemi!” yapsak.
Siyah kurdeleler yerine, GÖKKUŞAĞI renklerinde kurdeleler taksak arabalarımızın antenlerine.
Radyolarımız insanlara “Günaydın!” deme çağrısında bulunsa...
Nezaket adına “Bayanlara Kapı Açma Eylemi” başlatsak mesela.
Küfür edenin ağzına pul biber sürmek yerine, “Al sana şeker! Ye de ağzın tatlansın eylemi” yapsak...
İyi bir başlangıç olmaz mı?
Radyolardan, büyük yazarlardan, blogculardan bu konuda destek istesem, alabilir miyim?
Bu önerimi elden ele dolaştırsak, destek çıkar mı birileri sizce?
Yoksa ben hayal aleminde uçmaya başladım da,
Kanatlarım kırılıp düşecek miyim yere?
Yonca
“umutekeriyilikbiçer

26 Nisan 2008 Cumartesi

Image Hosted by ImageShack.us



SERÇE VE GÖÇMEN KUŞUN HİKAYESİ


İhanetin adı göçmen bir kuşa verilmiş,
Sadakatin adı ise; bir serçeye

Göçmen kuş bütün bahar ve yaz boyunca
Küçük köyün üstünde uçmuş serçeyle beraber

Küçük sinekleri, kurtları yemişler,
Kış yağmurlarıyla şaha kalkmış, derelerden su içmişler.

Masmavi gökyüzünde dans etmişler,
Çiçek açan ağaçlara konup, papatya tarlalarında gezmişler...

Birbirlerine söz vermiş kuşlar;
Ayrılmayacağız diye.

Ama kış gelmiş,
Göçmen kuş adına yakışanı yapmaya kararlıymış,

Serçe ise her zamanki gibi sadık
Ama sevgi de yabana atılmaz bir gerçek.

Ayrılık acı, ihanet kötüymüş serçe için
Yaşamaksa önemli imiş göçmen için.

O, baharların tatlı eğlencesiymiş sadece
Gel demiş serçeye benle beraber...

Başka bir bahara uçalım.
Serçe ise burda bekleyelim demiş yeni baharı

Ama kış acımasızdır. demiş göçmen,
Yaşayamayız burda, aç kalır üşürüz

Serçe hayır demiş korunuruz kötülüklerinden kışın beraber
Göçmen inanmamış serçeye hayır demiş gidelim.


Serçe için gitmek nasıl bir ihanetse yaşadığı yere
Kalmakta aynı şekilde ihanetmiş sevgiliye

Ve karar vermiş sevgiyi seçmiş
Uçacakmış yeni bir bahara...

Göçmen ve serçe çıkmışlar yola,
Ama serçe zayıfmış,
onun kanatları uzun uçuşlar için değil.

Dayanamayacakmış bu yola
Oysa göçmenin kanatları güçlüymüş

Çünkü o hep kaçarmış kışlardan
Hep gidermiş zorluklarından kışın yeni baharlara

Bir fırtına yaklaşıyormuş.
Göçmen hızlı gidiyormuş fırtınadan, yakalanmayacakmış

Ama serçe iyice zayıf kalmış, yavaşlamaya başlamış
Göçmene duralım demiş artık.

Biraz dinlenelim
Göçmen itiraz etmiş, fırtına demiş, ölürüz.

Serçe çok fırtına görmüş, kurtuluruz demiş.
Ama göçmen yürü demiş serçeye
birazdan okyanuslara varacağız

Serçe sevgisine uymuş ve
peşinden son bir gayretle gitmiş göçmenin
Birazdan varmışlar okyanusa

Kurtuluşuymuş bu büyük deniz
Göçmen için çok iyi bilirmiş buraları

Ama serçe ilk kez görüyormuş ve sanki
Gökyüzünden daha büyükmüş bu yeni mavi

Serçe artık dayanamıyormuş,
Son bir sevgi sesiyle seslenmiş göçmene

Artık gidemiyorum.... Göçmen serçeye bakmış,
Bakmış ve devam etmiş........

Okyanus çok büyükmüş, serçe ise çok küçük
Serçenin sevgisi de çok büyükmüş ama göçmen çok küçük...

Mavi sularında okyanusun bir minik SADAKAT ...
Yeni bir baharın koynunda koca bir İHANET...

23 Nisan 2008 Çarşamba

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını Kutladık


Günlerdir yapacağımız gösteri için hazırlanıyoruz.Nihayet 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlamak için bugün saat 7:30 da start aldık ve 9:00 da başlayan törenle eğlendik eğlendik....Kızım çok heyecanlıydı diğer çocuklar da öyle ama veliler daha da çok heyecanlıydık. Bahçede organize ve ses düzeni pek iyi değildi fakat gösteriler pek güzeldi.Her çıkan gurubun velileri 'bizimkiler bizimkiler' diyerek fotoğraf çekmek için çaba gösteriyorduk. Hele bizim sınıfın İstiklal Marşı'nın 10 kıtasını bağıra bağıra hatta çırpına çırpına okumasını görseydiniz o kadar güzel ve komiktiler ki! Tam karşılarında olduğum için biraz mesafemiz vardı foto çektim ama net çıkmadı.Kutlamamız bittikten sonra öğretmenimize teşekkür edip evlerimize dağıldık.Benim kız o kadar yorulmuş ki bir yattı hala uyuyor akşama kadar uyur gibi bir hali var..Neyse ben şimdi yazımı burada kesip mutfağa gidiyorum, onlara ve size güzel bir mama hazırlamak için tarif kitaplarını karıştıracağım işim bitince tarifimle tekrar buradayım....TÜM ÇOCUKLARIMIZIN BAYRAMINI KUTLUYORUM...Ne mutlu bize böyle güzel ve anlamlı bir bayramımız var ne mutlu ki MUSTAFA KEMAL ATATÜRK gibi bir temelimiz var.......

İşim bitsin gelicem diye yazmıştım ama işim biteli çoook oldu tabiiki yemek te yedik gezmeye de gittik anlayacağınız bilgisayar başına oturmaya fırsatım olmadı.Yalnız akşam çocuklar eğlensin diye gideceğimiz etkinliğe yetişebilmek için fazla oyalanamadım mutfakta. Aslında aklımda başka birşey vardı arkadaşım arayıpta şu saatte çıkarız diyince onu başka bir zamana erteledim...Hemen pişebilecek pratik birşeyler olsun diye düşündüm ve kitaplarımı karıştırırken yöresel bir lezzet olan tantuni'yi denemeye karar verdim.....Tabiii benim tantuni ne kadar gerçekçi oldu bilemem onu sacda kavurmak gerekiyor ve lavaşı özel yapılıyor. Ben tavada kavurdum ve lavaş hazır alındı bir de bıçakla doğranması gerekiyor ben robotla parçaladım:))) Olsun lezzeti süperdi ve aynı görüntüyü yakaladım...Bayıldılarrrr bayıldılarr.....Ben tarifi aynen kitaptaki gibi vereceğim söylediğim gibi sac, lavaş ve doğrama tekniği farklılığı haricinde yazılanları harfiyen yaptım.Tahminen benim gibi evinde sacı olmayan ve lavaşını hazırlayamayan çok bayan vardır ve bu şekildede tantuni yapılabilir canımmmmm.....Şimdi sizlere tarifimi vereceğim ve bu akşamdan bir kaç kare resim aktaracağım...Çocuklar çok mutlu oldular onlar mutlu olunca ben de mutlu oluyorum....Hem de yorulup ekenden yatıyorlar heheheheh.....


Malzemeler

500 gr dana eti
sıvıyağ
kırmızı toz biber
lavaş ekmeği
tuz
4 domates
2 soğan
maydanoz
sumak

Hazırlanışı
Sinir ve yağları alınmış eti kuşbaşı doğrayın ve satırla kıyın.( Ben haşladıktan sonra robottan geçirdim)Eti tencereye alıp az su ile haşlayın. Sacı ocağın üzerinde kızdırıp çok az sıvıyağ ile yağlayın. Eti sacın bir köşesine alın tahta kaşıkla azar azar ortaya çekerek kavurun. Üzerine çok az sıvıyağ gezdirin. kırmızı toz biber ve tuz serpip karıştırın. Garnitür için maydanozu temizleyip kıyın. Domatesleri soyup küp küp doğrayın. Soğanı piyazlık doğrayın. Soğana sumak ilave edip bir kapta karıştırın.( Ben soğanı tuzla elimde biraz yoğurdum). Eti lavaşın üzerine şerit şeklinde yerleştirin. Garnitür malzemelerini de etin kenarına yerleştirip lavaşı sıkıca dürüm yapın ve afiyetle yiyin......

9 Nisan 2008 Çarşamba

Limon Aromalı Peynirli Fıstıklı Kek

Dayanamadım yine yapmıycam yemicem diye kendimi tutuyordum ama verdiğim kilolardan dolayımıdır nedir kan şekerim düştü heralde. Tatlı tatlı birşeyler istiyor canım. Ama ne olduğunu da bilmiyor.Dur bakiimm şu tarif kitaplarında birşeyler varmı diye karıştırırken bir kek tarifi gördüm şeftalili ama nerden bulucam şimdi şeftaliyi aaaaaa.... Ama tarif pek fena gelmedi gözüme içinden şeftaliyi çıkardım , lor peynirim yoktu normal peynir koydum.Tarifte fıstık ve limon suyu yok onlarda benim icadım:))))) Hehehehe aslına bakarsanız bu kek Aslı'nın keki olabilir yaniiii )))))))... Keki biraz bırakalım şu kilo meselesine bir değinelim canlarım bakın şimdi, günde 6 km kadar hızlı hızlı yürüyünce nefes nefese eve geldiğinizde bluzün önü arkası suuuu gibi olunca hani terliyoruz ya o bakımdan....1.5 ay kadar yürüyüp önce vücut sıkılaşıp sonra yağları eritmeye başlayınca bu süre içerisinde 4 kl verdiğinizi de görünce çoookkk mutlu oluyorsunuz...Bu arada yürüyüş bahar depresyonu gibi durumları da ortadan kaldırıyor gibi o ağııırrr ağırrr yataktan kalkma, ay bugün hava şöle ne yapsam, bugün canım bölee ne yapsam gibilerinden can sıkıntısına sıkıntı katan ruh halleri de yürüyüş sayesinde kilolarla birlikte uçup gidiyor...Anlıcanız ben bu işten çok memnun kaldım her türlü eksi akseden durumlar artı olmaya başladı...Herkezlere tavsiye ederim yemek yemekten kendinizi çok kısmadan ama tempolu yürüyerek, ter atarak zayıflayabilirsiniz diyorum......Sadece bir tavsiye isterseniz kilo alın:)))Şimdi kendi uydurmalarımı da içine koyarak yaptığım kekin tarifini veriyorum...

Malzemeler

2 yumurta
75 gr tereyağ ( Tereyağı da işe yaradı)
1 su bardağı şeker
1 limon ( Tarifte şeftali suyu vardı ben limon kullandım)
1 çay bardağı file fıstık ( Fıstık ta benden)
1 su bardağı lor peyniri ( ben normal peynir kullandım )
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Alabildiği kadar un

Hazırlanışı

Yumurtalar, erimiş yağ ve şekerle iyice çırpılır.1 çay bardağı suya limon sıkılıp, fıstık ve peynir karışıma ilave edilip karıştırılır.Vanilya, kabartma tozu da unla beraber karıştırılıp yağlanmış kalıba dökülüp 170 dereceli fırında pişirilir....Afiyet olsun.....

30 Mart 2008 Pazar

Diyet Etkinliği Tavuk ve Salata Buyurun Soframa

Zayıflamak isteyen hanımlar için


Ayşe , Yaren, Dilek ve Aynur arkadaşlarımız, bu bloglar yüzünden anlaşılan çok kilo almışlar, hem yiyelim hem zayıflayalım yoksa yemeden bu işi beceremeyeceğiz demişler..:))))) Ama diyet listelerindeki yiyecekler de hiç damak tatlarına göre değilmiş. Ne yapsak etsek te güzel mamalar yiyerek zayıflasak acaba derkeeeeeennnnnn bir de akıllarına etkinlik gelmemişmi.....Yaaaa bak seeeeennnn bizim bloglardaki hanımlarda kimbilir ne tarifler vardır. Vardır tabiiii, derkeeenn bir haber salmışlar bloglar alemine herkez seferber olmuş...O gün bugündür çalışır durur bütün bayanlar ne yapsak ta bu kızları zayıflatsak diyeee:))) Düşünülürkeeenn son gün çatmış gelmiş...Bakalım hangi evde ne hazırlık yapılmış....Hangi blog bu kızlarımızı daha çok zayıflatacakmışş.....Haydi gidiyoruz Etkinliğe........

Bir blog sahibesi olarak ben de diyet etkinliğine katılıp arkadaşlarımıza fikir vermek istedim nacizane, bu arada fikir sahibi de olmam gerekiyor tabiiki kilo meselesi ,sadece yürüyüşle 3 kilo verebildim bir de etkinlik tariflerini deneyip diyet mamaları yiyince çoookkkk güzeellll olucaaammm....Unutmadan şunuda belirteyim bu aralar bloglarda gezinip çok yorum bırakamıyorum arkadaşlarım beni mazur görün etkinliğin birini de kaçırmışım zaten malum haftaya sınav var ders çalışmakla meşgulüm.Bu hafta tam iptal durumundayım yani anlıcanız bizim evin yemeklerini de artık ne yersek yeriz bu hafta böle ama sınavdan sonra faaliyetlerime başlarım inşallah...hadi bakalım buyurun tarifler aşağıda........

Patates-Tavuk Tava

4 adet tavuk but

5 orta boy patates

2 - 3 domates

2-3 yeşil biber

1 diş sarımsak

1 çay tutam karabiber

1 tutam tuz

1 mama kaşığı sıvı yağ

1 tutam kekik

Hazırlanışı

Patatesler soyulup yarım ay şeklinde doğranır.....Pilav tavasına koyulur üzerine derisini çıkartıp yıkadığınız tavuk butları dizilir, onların da üzerlerine domatesler kabukları soyulup söğüş doğranıp koyulur ve son olarak ta biberler kafaları kesilip ince ve uzun uzun doğranıp üzerlerine dizilir....Bir mama kaşığı sıvı yağ üzerlerinde gezdirilip sarımsak ve baharatlar ilave edilir yarım bardak su da eklendikten sonra üzerine kapak kapatılır ve pişene kadar hiç karıştırmadan kendi buharıyla pişirilir....Afiyet olsunnn....

Közlenmiş Patlıcan Salatası

Bu tarifimi daha önce yayınlamıştım ama gerçekten çok hafif ve lezzetli olduğunu düşünüyorum...

4 adet patlıcan

Maydanoz

1 adet kuru soğan

1 veya 2 adet domates

pulbiber

karabiber

tuz

zeytinyağ

limon

Hazırlanışı

Patlıcanlar közlenip kabukları soyulduktan sonra bir servis tabağına alınır. Bıçakla küçük küçük doğranır ve biraz tuzla karıştırılır.Daha sonra soğan, domates küp şeklinde doğranıp bir kaba alınır. Pulbiber, karabiber, limon, maydanoz, tuz, yağ bu kabın içine konularak karıştırılır. Harmanladığımız bu sosu közlenmiş patlıcanın üzerine isteğimize göre süsleyerek ilave ederiz. Afiyet olsun.

19 Mart 2008 Çarşamba

Bu günlerin feyzi üzerinize, rahmeti geçmişinize, bereketi evinize, nuru ahiretimize,sıcaklığı yuvamıza dolsun.Kandiliniz mübarek olsun...

17 Mart 2008 Pazartesi

Bahar Pastam ve Pastakolik Etkinliği



Şeker hamurlu pastalara bakııppp bakıpppp dururum. Pastanın yapım aşamasından geçtim o süslemeleri yok mu tam benlik alıcaksın hamuru oynayıp durucaksın...Şekilden şekile olmadı o, olmadı bu, derken neler çıkar ortaya ama şu malzemeleri bir araya getirip bir oyun oynayamadım.... Aslında malzemelerin satıldığı yer bana da çok uzak değil ama gün içindeki sorumluluklardan dolayı bir türlü Kadıköy tarafa gidemedim.....Artık günler uzuyor havalar da müsait inşallah bir günü kendime ayırıp gideceğim ama geri dönebilirmiyim bilmiyorum herhalde kendimi orada bırakıp gelirim....Herneyse şeker hamurunu toparlayıp yapamadım ama geçenlerde blogunda gezdiğim bir arkadaşın tarifinde dido butik pasta dikkatimi çekti. Kurabiyeler üzerinde renkli şeker hamuru gibi süslemeler yapmış.Önce şeker hamuru sandım ama tarifte başka şeyler yazıyordu ve hemen mesaj attım...Acaba bu hamuru açabilmek mümkünmüydü yada parçalanırmıydı????????????dido bana daha önce pasta kaplamada kullanmadığını nasıl olacağını bilmediğini söyledi.....Söyledide ben dururmuyum....Muhakkak denemeliyim oluyorsa oluyordur olmuyorsa olmaz canım napalım bizde pastayı kremayla kaplar yiriz yaneeee..... Bu arada diyetteyim çok ta yiyemiyorum ya :)))))Çocuklar yiyecek canımm:))))) Ben mutfağa girer önce kaplama malzemesini bir hevesle yapar sonrada çıkan sonuçtan memnun hemde bir yapışta hahahaha ne sevindimm....Soğumaya bıraktım.....Sonra pandispanyayı hazırladım, iç kremasını da derken pasta artık kaplanmaya hazır hale geldi.....Hamuru elimde şekillendirdim sonra açmaya başladım o da ne açılıyor ama masadan kalkmıyor:)))))Hadi baştan tekrar yuvarla sonra masaya nişasta döktüm elimle yaydım hamuru öyle açtım tmmmm kaplanacak boyuta geldi ama yerinden kalkmak için zorlayacak gibi....Dur dedim sen oklavayı alırsın yavaş yavaş çekerek hamuru bin zahmetle masadan ayırırsın....Hemen kopmasın düşmesin diyerek pastanın üzerine yerleştirdim allahtan bir kaza olmadan kaplama işini de yapabildim....Sonra süsleme işlemlerini yapmaya başladım süslemesi kaplamasından kolay oldu....daha zevkli çiçekler ortaya çıktıkça ayyy çok sevindim.....Tabiii ben onlarla oynarken benim iki afacan mutfaktaki faaliyeti kaçırırmı hiç.... 4 elleri hamurla oynayarak ortalığı nişastaya buladılar...:))))))Neyse çok uzattım ben gene......İşte böylece şeker hamurlu değil ama ona benzer bir pasta kaplaması yaptım ve sonuç şekilde gördüğünüz gibi oldu.....Tadıda hiç fena değil yenilebilir tercihe bağlı.....Ama kurabiyelerde kullanılması çok hoş olur diye düşünüyorum......Bu arada benim oğlan fotonun ayarlarıyla oynamış hiç farketmedim zaten iyi çekmiyordu hepten kötü çıkmış...... O da benim ilk süslü pastama denk geldi neyse canım olucak o kadar......Pastakolik Etkinliğinin sahibesi özlem arkadaşımız da yazısında kendi içinizden geldiği gibi bir pasta olsun demiş...Özlemcim inanabilirsin bu pasta tamamen deneme tarzı bir pasta oldu...Bilindik tanındık gibi olsada ben ilk defa yaptım....Yedik beğendik....Sizlerin de beğenisine sunduk efemmm..Sana da blogumdan kolay gelsin diyorum...Çok güzel başarılı bir etkinlik olacağını düşünüyorum....


Malzemeler

Pandispanya için

5 yumurta
5 fincan şeker
5 fincan un
kabartma tozu
vanilya

Krema için

4 bardak süt
1 bardak şeker
2 kaşık nişasta
4 kaşık un
2 kaşık hindistan cevizi
2 kaşık neskuik

Kaplama hamuru için

1 bardak pudra şekeri
1 bardak nişasta
1 bardak ılık su

Hazırlanışı

Pandispanya malzemelerini sırayla mikserde çırptıktan sonra kalıba dökeriz... Mini fırında 150 derecede ...20 dakika gibi bir sürede pişiyor.....Bu arada krema malzemeleri bir tencerede pütür kalmayacak şekilde karıştırılıp kısık ateşte karıştırılarak pişirilir...Koyulaşınca ateşten alınır.... Pudra şekeri ve nişasta bir tavada kısık ateşte azar azar su yedirilerek koyu bir şekilde macun kıvamına gelene kadar pişirilir ve ateşten alınır.... Ben ateşten alınca kaşık yardımıyla toparlayarak bir başka kaba koydum ve soğumaya bıraktım.....,,
Evet pasta malzemelerimizi hazırladıktan sonra ikiye ayırdığımız pandispanyamızı şekerli ılık süt yardımıyla hafif ıslatırız ve kremayla kaplarız....üzerine de diğer parçayı kapatırız.....Hazırladığımız kaplama hamurunu elimizde yoğurarak kıvamına getiririz eğer istenilen kıvamda olmamışsa nişasta ilave ederek biraz daha yoğururuz....Yapacağımız süslemelere göre parçalara ayırıp gıda boyalarıyla yoğurup iyice yediririz....... Ben en büyük parçayı pembe gıda boyasıyla yoğurdum biraz fazla kaçtı heralde sıklemen oldu::)))))ve açtım açarken altına yapışmaması için nişasta serptim...Daha sonra pembe, beyaz, turuncu güller yapıp ortalarına sarı tomurcuklar koydum.. Açtığım hamuru pastanın üzerine yerleştirdikten sonra kenarlarını düzeltip beyaz ve sıklemen hamur çubukları kıvırarak yerleştirdim..Hazırladığım gülleri pastanın üzerine sarı bir kurdelayla süsleyip küçük rengarenk çiçekler serptim...

15 Mart 2008 Cumartesi

Pekmezli Muhallebi


Biliyorum bayaa ara verdim yazmaya, blogumu ihmal ettim.Ama geçerli sebeplerim olduğu için beni anlarsınız umarım. Biz ailece biraz ama az diyete başladık. Kışın vermiş olduğu hımbıllıktan sıyrılıp bahara daha zinde girebilmek için yediklerimize dikkat ederek başlangıç yaptık. Bu diyette en azimli olan benim. Her öğlen 5 km yol yürüyorum. Gerçekten çok faydasını gördüm. 1 ay kadar oldu ve belirgin şekilde ölçülerimde değişme oldu. Yediklerimle o kadar uğraşmıyorum. Herzamanki gibi herşeyi yiyorum ama daha az ve ekmeksiz. Tabii hamur işi ve tatlıya dikkat ederek. Durum böyle olunca bloga ekleyecek pek tarif çıkmıyor mutfağımdan.....Daha çok sebze ve salata yada hafif aparatif tarzları olduğundan hep bilindik yiyecekler.....Ben yinede arada canımız çekip hadi ziyafet yapalım dediğimiz mamalardan yayınlayacağım ve etkinlikleri kaçırmamaya dikkat edeceğim....Canımız çeken derken, dün tatlı yemek istedik ve tabiii bu tatlı bizim için şerbetli olanından olmayacağından muhallebi türü birşey yapayım da nefsimiz körlensin diyerek muhallebinin de üzerine şifa olsun diye dut pekmezi akıtıp afiyetle yedik ve sizlerle paylaşmak için resimledik efem.....Şimdi tarif..........

MALZEMELER

1 lt süt
2 kaşık nişasta
5 kaşık un
1 su bardağı şeker
1 paket vanilin
dut pekmezi
file fıstık

Hazırlanışı

1 lt süte nişasta, un, şeker, vanilin ilave edilip pütür kalmayacak şekilde karıştırılıp orta ateşe konulur ve sürekli karıştırarak muhallebi kıvamına gelince ateşten alınır. Muhallebi bir borcama dökülüp soğumaya bırakılır.Soğuduktan sonra servis yapılırken üzerine istediğiniz bir pekmez akıtılıp file fıstıkla süslenir........Afiyet olsun

19 Şubat 2008 Salı

Aşık Eden Tarifler Etkinliği ve Ispanaklı Kıymalı Börekkkkkkkk

Öncelikle Can Dündar'ın aşk'a dair yazmış olduğu güzel bir yazıyla başlamak istedim etkinlik tarifimin yazısına.Öyle güzel dile getirmiş ki aşk'ın her halini yansıtmış bu güzel yazısıyla. Konumuz aşk olunca sizlerle paylaşmak istedim.Bu ayın etkinliklerinden biri de Aşık Eden Tarifler ve ben bu etkinliğin çok eğlenceli, çok renkli olacağını düşünüyorum. Sevgili kuşun mutfağı'na blogumdan başarılar ve kolay gelsin diyorum.


Eğer ;

O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...

sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,



ve O, her durduğunuz yerde duruyor,
her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,



hüzünlendikçe ağlıyorsa...



dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu


bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...


hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,


O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...


her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...


her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...


bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez


özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,


iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...


iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...


eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın


O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...


kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...


özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...


hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...


O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,


vuslat sehere denkse...


gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;


bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...


uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...


dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,


bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...


Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,


sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...


...o halde bugün sizin gününüz!..


"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.



Can Dündar

Evveeettttttttt bu da İstanbul'a yağan kar ve üzerinde aşk uğruna yapılmış sucuk mangal keyfiiiiii

Dün yağan karı kaçırmamak için öğlen saatlerinde bayaa bir kartopu oynadık ve akşama da eşlerimizi de ayartıp sucuk mangal yaptık. Çok keyifli bir kar ziyafeti oldu doğrusu.




Ispanaklı Kıymalı Börek


İç Malzemeler


1 kilo ıspanak

500 gram kıyma

2 adet soğan

karabiber

pulbiber

tuz

sıvı yağ

Dış Malzemeler

6 yufka

1 adet yumurta

1 kase yoğurt

yarım çay bardağı sıvı yağ

Hazırlanışı

Ispanaklar temizlenip iyice yıkanır ve doğranıp haşlanır.Ispanak kevgirde süzülürken soğanlar doğranıp sıvı yağda pembeleşene kadar kavrulur kıyma ilave edilerek iyice kavrulur.Tuz, pulbiber, karabiber eklenir ve kavrulma işi ıspanak ilave edilerek devam eder ve biter.Daha sonra 1 yufkanın yarısı masaya serilip ıspanak harcından bir miktar alınarak yufkanın tamamına serpilir ve düz olan taraftan rulo şeklinde yuvarlanır.Yağlanmış tepsinin ortasına kıvrılarak yuvarlak bir şekilde yerleştirilir. (Çarşaf böreğinin yapılşı gibi.) Diğer yufkalar da aynı şekilde yapılıp tepsideki yuvarlağın bittiği yerden devam ederek tepsi dolana kadar yuvarlak yapılır.Bir kaseye koyduğumuz yoğurta 1 yumurta ve 1 çay bardağı sıvıyağ konularak çırpılır.Bu karışım hazırladığımız tepsideki yufkanın üzerine bolca sürülür.Önceden ısıtlmış fırında 170 derecede pişirilir.Afiyet olsun..............

14 Şubat 2008 Perşembe

Ye# 31 Bayat Ekmekler Etkinliği-Bayat Ekmek Pizzası


Şimdi aynı yöndeyiz.....
#31 etkinlik

Bu ayın etkinlik listesinde sıra sevgili Hale 'deymiş. Böyle faydalı bir etkinlik düşündüğü için ona teşekkür ediyorum. Faydalı diyorum çünkü her zaman bayat, kalmış ekmekleri değerlendirmek hep bilindik şekilde oluyor.Fakat bu şekilde hem değişik hem de pratik tariflerle kalan ekmeklerimizi değerlendirebileceğiz.Şimdiden Hale'ye kolay gelsin diyorum.

Bu etkinlik için elimde olan ve daha önceden yayınlamış olduğum Bayat Ekmek Pizza' sı tarifimi uygun gördüm.Tarifime bakmak isteyenler TIKLAYINIZ canımmmmmm........