11 Eylül 2009 Cuma

mim mim mim mimmmmmmmm

Sevgili Eda'nın sayfasındaki mimi görünce kendi mimim aklıma geldi. Eda'cığım beni geçenlerde mimlemişti fazla geciktirmeden sorulara cevap veriyim yoksa hepten unutacağım.

Bloguna neden bu adı verdin?

Aslında yemek blogu olarak düşünmemiştim. Her telden çalsın düşüncesiyle bu isim çıktı.

Blog yazarken star tribiyle istediğin olmazsa olmaz dediğin şeyler var mı?

O kadar çok değil. Bazen havalara giriyorum ev halkı ortalıkta dolaşırken ama şöyle diyebilirim. Bir kere bilgisayar başındayken ''daha çok var mı ''? diye soran olmayacak. Kesinlikle herkes yatmış olacak.

En son aldığın garip şey?

İhtiyacım olmayan hiç bir şeyi almam. Çok incik boncuk ta sevmem ev içerisinde.

Şeker gibi olduğun anlar?

Keyif aldığım her ortamda yanlız yada kalabalık fark etmez.

Arkadaşım artık sormayın şunu dediğin şeyler?

Aloooo hala uyuyormusun?
Evime geldiklerinde ortada duran sobayı göre göre soba mı yakıyorsun sen? Cevap: Yok antika niyetine:)))
Adnan senin oğlun mu ?İnanmıyorum. Kaç yaşındasın?

Aynaya bakınca gördüğün?

Sivilcelerim.

Kendini okutan blog dediğin?

Sevimli, sıcak, şımarık, hafif çatlak, yani o an içinden ne geliyorsa yazmış. Hareketli blogları daha çok severek okuyorum.

Bu blog sahibi / sahibesiyle karşılaşabileceğin yerler?

Dünya yuvarlak bilememm.........

Evetttt ben mimi tamamladım şimdi mimlemeye geldi sıra. Aslı da sevgili Burçak ve Aysel'i mimliyor. Haydi kolay gelsin.

30 Ağustos 2009 Pazar

Düşünceli Davulcu

Bizim davulcunun ismi Davulcu Sabri mi acaba diye içimden geçiremeden edemedim. Ramazan girdiğinden beri sahura kadar oturup kendi çapımda vakit geçiriyorum. Uykum gelmiyor mu tabii ki de geliyor ama eskiden yani bayağı eskiden biz daha yeni yetme iken ramazan yine böyle yaz ve ilkbahar aylarındaydı. Kızlarla balkonda oturup çekirdek çitletip çaylar, kahveler içerdik. Bazende evin önündeki kaldırımda oturur sohbet eder davulcu geçene kadar beklerdik. Davulcu her akşam aynı saatte geçer biz davulcuyu görmeden, davulcu bizi görmeden rahat edemezdik.:))) Şimdi de bekliyorum bizim mahallenin davulcusunu. Oruç tutmanın, iftar davetlerinin yanısıra ramazanla özdeşleşmiş bir durumu var davul olayının. Yalnız eskiden her gece geçen davulcular şimdi bir gece geçiyor bir gece geçmiyor. Bu gece de gelmedi. Uyanmaya mı erindi yoksa uyandırmaya mı kıyamadı ? Bu karikatürü görünce de haha dedim bizim davulcu acaba bu Sabri olmasın:))))

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Browni

Bu tarifi çok oldu sevgili Eda' nın blogunda görmüştüm ve hemen denemiştim. Gerçekten çok lezzetli bir browni denemenizi tavsiye ederim.

Malzemeler :


1 su bardağından 2 parmak eksik sıvı yağ ( 100 gr.)

1 çimdik tuz

1.5 paket kabartma tozu

3 yumurta

1 paket vanilya

2 su bardağı un ( yaklaşık 250 gr.)

10- 12 çorba kaşığı toz şeker ( yaklaşık 300gr)

1 bardak sıcak su ( yaklaşık 200 gr.)

4 çorba kaşığı kakao


Hazırlanışı

Önce kakao ile suyu eritiyoruz ve ılıtıyoruz.

Yumurta ve şekeri çırptıktan sonra kakaonun 3/4 lük kısmını ilave ediyoruz ve çırpmaya devam ediyoruz.. Kalan kakaoyu sıvıyağa ilave ediyoruz..

Kuru malzemeleri eliyor ve 3 seferde sıvı karışma döküp, deviri düşürüp öyle çırpıyoruz..

Yağ ve kakao karışımını da ilave ediyoruz. Karıştırdıktan sonra istediğimiz herhangi yağlanmış bir kalıba döküp 180 derece de pişiriyoruz.Afiyet olsun.

18 Ağustos 2009 Salı

Seninle Olmanın En Güzel Yanı

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki... YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...

Can YÜCEL

10 Ağustos 2009 Pazartesi

yaaaaaa aaaa yine yaptı yapacağını Nasrettin Hoca kılıklı kocam benim:))))))


Televizyon seyrediyoruz, Ferhat Göçer ve Emel Sayın Bodrum'da süpperrr bir gece yaşattılar oradakilere ve biz tv karşısındakilere. Ne varsa eskilerde var diyorum başka bir şey demiyorum. Neyse ben geleyim bize. Programı seyrederken öyle canım kaldı ki atmosfere '' Özgüüürrrr ben Bodrum'a gitmek istiyoruummm'' dedim. '' Sen in aşağıya ben ışık tutarım buradan'' demez mi ! Yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa...................................................

3 Ağustos 2009 Pazartesi

2009 Tatilim Samsun Bafra


Geldim gelmesine de bir türlü vakit bulamadım yazı yazmaya.Çektiğim resimleri derleyip tatilimi anlatmaya.Aslında gelmeyecektim de biraz daha keyfini çıkarıcaktım deniz, güneş, kum üçlüsünün birleştiği muhteşem doğasıyla Samsun'un. Ama oğlumun sınav sonuçlarının belli olması ve tercihlerin yapılma tarihleri bu döneme denk geldiği için gelmek zorunda kaldım . Geldiğimden bu yana da o işlerle meşgulüm tabiii bu aralıkta 1 ay boş kalmış evin temizlik durumları da ve bu işler içerisinde pc ye arada bir yanaşıp ayrılmak durumu sözkonusu oldu. Şöööyle çevrelice bi yazı yazmak için ancak kendimi hazır hissedebildim. Bikere önce oğlumdan başlamak istiyorum. Bizim düşündüğümüz puanın altında bir puan aldı 430 hadi buna da şükür hiç olmazsa İstanbul' da biryere yerleşebilir.Tercihlerimizi yaptık tabiiki istediğimiz okulun puanı düşermi düşmez mi düşücek diyenler falan derken o ara tercih uzmanı olup çıkıyorsun zaten. Ben her zaman olduğu gibi şapkayı önüme koydum ve en mantıklısı nedir bu çocuk o okulun puanını tutturamadıysa düşse düşse şu kadar düşer yine giremez o zaman zorlamaya gerek yok 430 la alan bütün anadolu liseleri aynı seviyededir. Öyleyse durum nedir en yakın bu puanı alan hangi okul var ikametgahımıza o okul en başa yazılır.Çünkü 2. ve 3. yerleştirmelerle alıcak olan okullar da uzak kalıyor bizim semte ne gerek var 3 aşağı beş yukarı tuttu diye çocuğu 4 yıl boyunca sabah akşam yollarda sürüklemeye hele de İstanbul trafiğinde serviste olsa zor olucak bu dönem. Eve gelip dinlenmeye ve ders çalışmaya da vakti olsun . Neyse biz ilk tercihimizden 68. sırada Semiha Şakir Anadolu Lisesine kaydımızı yaptık. Öğretmenleri de içimi rahatlattı en yakın okul en iyi okuldur diyorlar. İş okulda değil çocukta diyorlar.İnşallah oğluşum için hayırlı olur. Birdeeeee ben artık aöf öğrencisi değilim mezunum. Evet uzun bir öğrencilik döneminden sonra kalan tek dersimi de verdim ve diplomayı alıcam kısmetse bugün yarın:)))) hehe mutlu oldum bak şimdi yazınca buraya.Gelişmeler bundan ibaret. Şimdi tatil ve ne yedik nerelere gittik neler gördük bakalım.


Bafra Pidesi
Fırından çıkan pidelere sıcak sıcak taze tereyağı sürülüp servis yapılır.Çıtır çıtır yenilir.Pidenin içi hamur ve dışı yumuşaksa o pide bizden değildir:)))



Biz okullar kapndığı günün ertesi çıktık Samsun yoluna.Gittiğimiz gün dinlendikten sonra ki ben tıka basa tok olduğum halde eşimin sürüklemesiyle Bafra'daki Turan Usta'nın yerine pide yemeye gittik. Aman aman girer girmez bir güzel kokuyor ki tokta olsa insan yemeden duramaz yani. Biraz oturduktan sonra ben aldım foto makinemi ve başladım pide yapım aşamalarını çekmeye tabii ki Turan Usta'dan da izin aldım. Şimdiye kadar nasıl olmuş ta pideyle ilgili bir yazı yada resim eklememişim hayret. Ama bu en güzeli oldu bence adım adım resimledim. Ûstamızla sohbet edip muhteşem lezzetteki pidelerimizi yedikten sonra ayrıldık mekandan. Bafra' ya yolu düşüp te pide yemeden dönmeyin derim. Özellikle her adımda pide salonu vardır ama Turan Usta'dan yemenizi tavsiye ederim. Samsun 'a gittik bir aralar. Rus pazarı deriz biz oraya da bu gitmemde değişikliğe uğramış rus pazarı eski dağınık halini toparlayıp toplu bir çarşı havasına sokmuşlar ama daha çok rus pazarı değil sanki türk pazarı olmuş. Ruslardan çok türkler var. İstediğiniz şekilde alışveriş yapabilme yeme, içme mekanları incik, boncuk ,çanta, kıyafet, ayakkabı ne ararsan var.

Pazarın kurulduğu yerde Bandırma gemisinin maketi ve Atatürk'ün Samsun'a çıkışını konu alan Asker maketleri yapmışlar çok güzeldi. Çarşı boyunca o dönemdeki önem arzeden savaşa desteği çok olmuş asker ve halktan kişilerin cam içerisinde kimi asker kıyafetli kimi o döneme ait sivil kıyafetleriyle maketleri yapılmış nereden geldikleri neler yaptıkları hakkında bilgi verilmiş.Gittiğimiz gün çok yağmur vardı fazla gezemedik ama gidecekler için uğramalarını tavsiye ederim. Bunun dışında ev oturmalarımız, kısa gezmelerimiz , gençlik caddesinde ballıbaba dondurması yemeye gitmelerimiz ( ballıbaba dondurması da çok güzeldir Bafra'mızın onu yiyen biz dondurma yemiyormuşuz diyeceğini düşünüyorum) daha neler neler. Güzel bir tatil geçirdim. Temiz hava, organik yiyecekler, haaa bu arada kocaman olmuş ama hala tadı gelmemiş karpuzlar bekliyordu tarlalarda bu aralar toplamaya başlarlar sanırım. Bal gibi olur şimdi onlar yemeye doyulmaz. Neyse artık seneye kaldı. İşte böylee daha çok anlatılacak şeyler var da çok uzadı.Resimleri de ekleyip pc den ayrılma zamanıdır şimdi.byyyyy

9 Haziran 2009 Salı

Yeşil Mercimek Salatası


Çoook oldu bir arkadaşa oturmaya gitmiştik. Ben salata ve mezeleri çok sevdiğim için masada ilk dikkatimi çeken mercimek salatası oldu. Daha önce hiç yememiş ve yapmamıştım. Durum böyle olunca ilk tadına baktığım da o oldu haliyle. Gerçekten damağıma uyacağını sanmıyordum ama öyle olmadı. Demekki önyargılı olmamak gerekiyormuş. Tadını çok beğendim. Hemen tarifini aldım fakat hemenin üzerinden 3 ay geçti ben henüz yayınlıyorum tarifi. Allahım ne kadar tembel mi olduum yoksa iş mi yetiştiremiyoruumm bana bir haller oldu hiç birşey yapamaz oldum bu aralar. Hayır yapamamazlık bir tarafa canım istemiyor hiç bir şey yapmak. Bir o kadar da yoğun geçiyor ki günlerim nasıl gün bitiriyorum ve ortada elle tutulur gözle görülür yine bir şey yok. Geçen ay içinde hasta ziyaretleri, benim uzatmalı sınavım, derken mayısı bitirdim haberim olmamış. Haziran ayına girmişiz okullar kapanıcak tatil hazırlığı sınav derken gün dolmuş ben hala neredeyim ne yapıyorum ben kimim modunda yaşıyorum. Bu arada oğlumun sınavını atlattık artık 8. sınıfı bitirdik bizim için yeni bir süreç başlıyor. İnşallah tercihimiz yerini bulur da istediğimiz liseye yerleşebiliriz. Dün akşam da mezuniyet baloları vardı çok eğlenmişler öyle dedi resimler çekinmişler hepsi çok güzeller. Pırıl pırıl gençler Allah hepsinin şansını açık etsin.Neyse buraya kadar getirdik ayı, günü, dakikaları şimdi geriye sayım başladı cuma günü karneleri aldıktan sonra bizim yaz tatilimiz başlıyor. Cumartesi günü Samsun'a yolcuyuz. Bugünden hazırlanmaya başladım yavaş yavaş. Halıları kaldırdım ben yokken tozlanmasınlar diye. Belli başlı elden geçicek işleri de yaptıktan sonra bavulları hazırlamaya başlarım artık bu arada bu işleri yaparken de alışveriş, eksikler falan filan için de dışarıya çıkmalar da işin çilesi tabiii. Bu sıcakta çok yorucu. Gitmeden blog sorumluluğumu ihmal etmeyim dedim ve bir tarif yazayım. İnşallah temmuz ortası gibi dönücem tercih işlerimiz var. Yoksa hayatta dönmezdim ağustosa kadar ama bu sene böyle ne yapalım istanbul'da yanıcaz artık.Buna da şükür dimi ama azı beğenmeyen çoğu hiç bulamaz seneye telafi ederim ben de hehhee.Evveett arkilerim. Ben gidiyorum darısı sizin başınıza inşallah herkez dilediğince güzel tatil yapar ve bomba gibi döner. Dönüşte görüşmek üzere byyyyyyyyyyyy.
Malzemeler
yarım kilo yeşil mercimek
1 demet maydanoz
1 demet dere otu
1 bağ yeşil soğan
1 limon fazla da olabilir
nar ekşisi
pulbiber
tuz
sıvı yağ
Hazırlanışı
Öncelikle yeşil mercimekler suda bekletilip şiştikten sonra suyu süzülüp iyice pişene kadar haşlanırlar. Diğer tarafta maydanoz, yeşil soğan ve dere otu güzel yıkandıktan sonra ince ince doğranırlar. Haşlayıp süzdüğünüz mercimekler soğuduktan sonra doğradığınız bu yeşillikleri içine ilave edip çok az tadını vericek kadar nar ekşisi miktardaki kadar limonu sıktıktan sonra baharatları ve sıvı yağı da ekleyip iyice karıştırın. Afiyet olsuunnn...

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Kahve Çikolata Kitap Etkinliği hediyeler geldiiii

kahve etk
Geçen hafta içi hediyemin geleceğini bildiğim için her sabah bu sabah diye içimden geçirmiştim. Nihayet kargo kapımı çaldı ve çok kıymetli (benim için öyle) paketimi aldım daha dışından buram buram taze çekilmiş kahve kokusunu hemen hissettim. Patır kütür paket açıldı ve o nee fıstıklı çikolata aaaaa nerden biliyor ki dedim kendi kendime fındıklı ve fıstıklı çikolatayı çok severim. Laf aramızda çocuklardan sakladım.Yerken de azıcık verdim işte ölesine;) Kitap almaya gittiğimde elime alıp bu kitabı okumalıyım dediğim ve geri bıraktığım bir kitaptı En Son Yürekler Ölür çok sevindim şimdi benim olduğu için:) ve de kahvem.Daha önceki etkinlikte bana sevgili Eda çıkmıştı. Ne tesadüf ki bu sefer de ben ona çıkmışım çok güzel de bir not vardı hediyelerimin içinde. Teşekkür ediyorum Eda'cığım benim için çokkk keyifli bir etkinlik oldu çikolata ve kahvenin akıbetine bişey diyemiyeceğim ama elimde kalan somut kitabıma her baktığımda kahvenin kokusu ve çikolatanın tadını hep anımsayacağım. Ayrıca etkinliği etkin hale getiren sevgili arkadaşım Burçak'a da çookk teşekkür ediyorum. Emekleri ve çabası için. Bizleri uzaktanda olsa bir araya getiren manevi değerler kattığı için dünyamıza. Sevgiler canım sanada....

10 Mayıs 2009 Pazar

21 Nisan 2009 Salı



KAVANOZ ve 2 FİNCAN KAHVE:

Ne zaman hayatında bazı şeyler taşınamaz hale gelirse, ne zaman
24 saat kısa gelmeye başlarsa, o zaman kavanoz ve
2 Fincan Kahveyi hatırlayın!

Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu olduğu halde derse gelir. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir kavanoz alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar;
Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler, Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar, onlar da 'evet' doldu derler, profesör bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.
Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.
Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar, Öğrenciler de koro halinde 'evet' derler.

Bu sefer profesör masanın altında hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır, Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler!
Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek 'eveet' Diyerek;
Ben 'Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım' Der.


Şöyle ki; Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir.

Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.
O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz, eviniz, arabanız vs.

Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.

'Şayet Kavanoza önce kum doldurursanız. ..' diye, anlatmaya devam eder, 'çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer kalmaz.

Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. .

Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Sizi mutlu edebilecek kişileri seçin. Çocuklarınızla ilgilenin. Sağlığınıza dikkat edin. Sevdiğiniz kişi ile yemeğe çıkın. Spor yapın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri,
sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur.


Bu Ara Bir öğrenci sorar; 'Peki, O iki fincan kahve nedir?'
Profesör gülerek: 'Bu soruyu bekliyordum, Hayatınız ne Kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan Kahve içecek kadar yer vardır !!!'


KAHVE İÇTİĞİNİZ KİŞİ SİZE HEYECAN VERİYORSA ODA ŞEKERİDİR

"Alıntı..By Philosopher.."

8 Nisan 2009 Çarşamba

İsyanım geldi tatil istiyoruuummmm.....


Güzel şeyler yazmak için nasıl bir kabiliyet gerekir acaba?.Hani okunası okudukça etkili olanlardan. Yazan kişinin iç dünyasını, hissettiklerini dışa vuruşunu, vuruşların okur tarafından anlaşılması ve anlaşılır olmanın vermiş olduğu keyif. Bazen televizyon seyrederken, bazen bılaşık yıkarken, bazen de sohbet ederken aklıma öyle ilginç sözler gelir( vay be ne söz oldu ama) derim, bir de peşine gülerim hadi ya sen söyledin de tuttu mu yani hehe..Bazen de aklımdan geçenleri o an not etsem acaba güzel bir yazı çıkar mı ortaya diye düşünürüm. Yok yok çıksa ne olur yani kim senin duygularınla ilgilenicek ki komik olma der geçerim. Aslında ne hoş birşey o an hissettiklerini kağıda dökmek. İnsanın her anı her anına uymuyor ki! Bir bakmışsın doludizgin herşeyi bir arada yapmak istiyorsun. Bir bakmışsın salya sümük ağlamak, bazen karşındakini dinliyormuş gibi yapıp o an başka bir yerde olmak. Geleceği düşünüyor insan bazen. Yaşlı olmak nasıl acaba?. Geçmiş te yaşananlar takılıyor kafaya hatalar, başarılar, umutlar, mutluluklar, üzüntüler, aile, arkadaş, akraba mekan, zaman. Ne çok şey var aklın biriktirdiği. Düşünsenize bunlar ne çok etken insan hayatında. Dalıp giderken biryerlere bu saydıklarımdan hangisindesin acaba.?Muhakkak birinden birinde gezinmişsindir. Bu gezintilerini yaparken de geçirdiğin beyin fırtınasını hiç mi istemedin bir yerlere yazıp rahatlamayı? Rahatlanılıyor mu acaba? Bir de bu tarafı var tabii. Her düşünce bir yol çiziyor her yol bir soru doğuruyor. Sorular cevaplar şeklinde gelip geçiyor ama çözüm sadece somut olarak yer alıyor heralde hayatta. Soyutta kalan yine içerlerde biyerlerde depreşme zamanını bekliyor. Bu yoğun ve karmaşık duygular heralde dışa vurulurken kendine çok özel bir mekan ister gibi geliyor bana. Hadi hayal edelim bakalım. Sanki gözümün önüne gelen resim kartpostal gibi oldu ama heralde öyle biryerde kendimi iyi hissedicekmişim gibi ilk o çıktı karşıma. Hafif rüzgar var.Tek katlı bir ev ve ben o evin yerden yüksek balkonunun kenarına dayanmış, şalıma sarılmış, önümdeki geniş kumsalın kıyısına vuran sakin dalgaları gün batımına karşı seyrediyorum. Aslında seyretmiyorum öylesine içime çekiyorum ki yazdığım bu birbirine karışmış bütün insani duygular orada bilet almış sırasını bekliyor, teker teker geliyor. O güzellikte, o sakinlikte hepsi düzenli bir şekil alıp yerlerine yerleşip huzura eriyor. Soyut kavramlarda çözümlenip yeni karmaşıklıklara, iç savaşlara yer açmanın verdiği keyifle hayalini sonlandırıyor.

17 Mart 2009 Salı

Ispanaklı Muffin


Bu muffin işi bende bayağı bir tutku oldu diyebilirim. Önceleri hiç beceremedim taş gibi oldu. Meğer pişirme tekniğini yanlış yapıyormuşum. Ne bileyim normal kek yapar gibi süreyi bekliyordum. Ama şimdiiii beklemiyorummmm. Daha kısa zamanda piştiğini anlar anlamaz fırını kapatıyorum. Pufidik pufidik oluyorlar evdekiler ve misafirlerim yemeye doyamıyorlar. Tabii bende güzel yorumlardan sonra sürekli yapar oldum ve değişik versiyonlarına devam diyorum. Pazar günü gelen misafirlerime de bir değişiğini yaptım ama daha pc ye atmadım fotoları onu da daha sonra yayınlayacağım. Gelelim hal ve gidiş durumlarımıza. Bu aralar kendimi iyi hissediyorum. Hava çok soğuk ama güneşin kendisini göstermesi, içime sıcaklık veriyor. Daha canlı daha keyifli oluyorum. Pazar günü çok yoğun geçti misafirlerim vardı. Kalabalık olduğumuz için tabii bende baya bir telaşlı olduğum için sadece tek bir tarif resimleyebildim. Diğer yaptıklarımın resimlerini çekemedim. Mutfağımla salonum arasında uzun metre yürüşü yaptığımdan dolayı ancak sofra hazırlayıp toplamak görevlerimi yerine getirebildim. Çok güzel bir hafta sonu geçirdik özlemlerimizi giderdik. Önceden hazırlıklı olduğum için mutfakta uğraşmak yerine sohbet etmeye vaktimiz de oldu. Geç saatlere kadar oturduk ve misafirlerimizi uğurladık. Bu arada ben hala ders çalışmaya başlayamadım. Heralde bu gidişle başlayamayacağım da! Her geçen gün daha da bir stres yapıcak. Sınav gelip geçene kadar hergün ders yapıcam diye sayıklarım artık:)) Ben yine yazmak istiyorum ama yazıcak birşey de bulamıyorum. Zaten yazdıklarımda ordan oraya sıçramış anladığım kadarıyla. Belli bir istikrar gösterememiş. En iyisi daha fazla karıştırmadan ben burayı terk ediyim. Tarifff canlarımmm...
Malzemeler
2 yumurta
2 bardak şeker
1 bardak rondo edilmiş ıspanak
1 bardak süt
yarım bardak sıvıyağ
alabildiği kadar un
kabartma tozu
Fındık
Hazırlanışı
Öncelikle birkaç yaprak ıspanağı güzelce yıkayıp rondodan geçirin.1 bardak kadar parçalanmış ıspanağınız olucak. Yumurtalar ve şekeri mikserde çırptıktan sonra süt ve sıvı yağı da ilave edip karıştırın. Bir bardak ıspanağı da karıştırdıktan sonra un ve kabartma tozunu ilave edin ve karışım işlemini tamamlayıp muffin kalıplarınıza paylaştırın. Üzerlerine birer adet fındık yerleştirip 170 derecede pişirin. Afiyet olsun.


7 Mart 2009 Cumartesi

Elmalı Sütlü İrmik Tatlısı


Dışarda yağmur yağıyor. İstanbul bugün ıslak ıslak bakıyor bizlere . Hafta sonu olunca çoluk çocuk gezer bişeyler yaparız diye ümitlenirken yok olmaz siz oturun ben ağlayacağım diyor. Hani siz de oturun boğuk ve soğuk havada sıcak sıcak ne işiniz var isterseniz benimle birlikte ağlayın der gibi. Ne derdi var bilmem. Belkide üzerindeki yükü taşıyamıyordur artık. Soğuktan üşüyen evsizleri, parasızlıktan aç lokanta vitrinlerinden bakanları, işsizlikten nerenin camını indirsem diye düşünenleri, bugün kimin çantasını kapayım, kimin canını yakayım, çocuğuma istediklerini nasıl alayım, başıboş gezenleri aşkları, düşleri, inişleri, çıkışları, gökyüzü, yeryüzü vs. vs. vs. daha neler neler. Düşündükçe içinden çıkamadığı bu düzene ağlıyordur belki. Yüreğinde herkese bir yer açtı. Açılan bu yüreğe koşar adım sarıldık hepimiz. Belkide bu sarılmalara veremediklerine ,yarattığı hayal kırıklıklarına ağlıyordur. Canım İstanbul, ne çok şiirler, yazılar yazıldı senin için. Ağlama sen herşeye değersin. Aşk gibisin. Su gibisin. Nefessin sen. Sen ne düşünürsen düşün. Ben senin havanı teneffüs etmeyi, seni yaşamayı, denizini, kuşlarını, trafiğini, karışıklığını herşeyini çok seviyorum. Nasıl anlatayım öyle işte. Ben seni seviyorum............Ağlama sil gözlerini at kederini bahar yüzünü göster bize...........................

Malzemeler
1 buçuk su bardağı irmik
1 buçuk su bardağı şeker
1 litre süt
1 elma
Fındık içi
Tarçın
Hindistan cevizi


Hazırlanışı

Sütü bir tencereye boşaltıp, içine diğer malzemeleri ilave edip, orta ateşte sürekli karıştırarak koyulaşıncaya kadar pişiririz. Çok koyu bir kıvama gelince, dilediğiniz bir borcama yarısını döküp, arasına dilimlediğiniz elmaları, fındık içini yerleştirip, kalan harcı da üzerine ilave edip ,fındık içi hindistan cevizi ve tarçınla süsleyip soğumaya bırakın.Hava soğuk olduğu için ben dolaba koymadım dolaba da konulabilir. Nefis bir lezzet ben çok seviyorum..Siz de seversiniz umarım Afiyet olsuuunnn....



28 Şubat 2009 Cumartesi

Kabak Tatlısı

Bu sefer de Kabak Tatlısıyla geldim blogum ve sevgili blog arkadaşlarım. Ay başında yaptığım tatlıyı ay sonunda yayınlayacak kadar tembelleştim bu aralar. Boş durmak yok mutfak fuul çalışıyor. Boğaz dururmu hiç! Hele benim gibi dombili çocukları varsa insanın hiiiç durmaz. Çok mu yoğunum, çok mu boş vaktim var bende anlamadım günler hemen bitiyor. Sanki ortada hiç bir iş yok gibi akşamları da ders çalışma faslımız derken gece oluyor. İnanın dinlenirken yazmak değil sadece okuyup okuyup geçmek daha bir işime gelir oldu inşallah baharla birlikte atarız bu tembelliği üzerimizden.Bu aralar aöf sınavı da yaklaştı benden söylemesi sınava hazırlananlar hızlanmaya başlasınlar derken ben hiç başlamadım çalışmaya. Üzerimde çok stresi var çok hiç sormayın yüzdüm kuyruğuna geldim ama bir bıktım ki anlatamam tek dersim var ve ben hiç çalışmak istemiyorum. Şu tek dersi versem meeeeeezunum bu sene dua edin Allah'ım Aslı'nın içine çalışma isteği ver diye. Ben de size dua ederim(konuyu söyleyin ona göre ). Çoluğa çocuğa kızıyoruz ders çalışmıyorlar diye ama ciddi sıkıntı ya bu iş. İçinden gelicek insanın hani okumaya başlayınca içimden geliyodu da kabak tadı verdi artık derler ya o meseleden işte.Neyse kabak demişken uzatmadan tariiiffff.

Malzemeler

2 kg kabak
1 kg şeker
yarım çay bardağı su
ceviz içi
hindistan cevizi

Hazırlanışı

Kabakların kabukları kesilip dilimlenir. Dilimlenen parçalar yayvan kapaklı bir tencereye yerleştirilir. Yani büyük bir pilav tenceresi diyebiliriz. Üzerine 1 kg şeker eşit yayılarak geceden şerbetlenmeye bırakılır. Sabah yarım çay bardağı suyumuz da ilave edilip orta ateşte kabaklar pişene kadar pişirilir. Sonra bir borcama koyarak soğutur ve üzerini cevizle süsleriz. Ben hindistan cevizi de döktüm tercihe bağlı afiyet olsun......

2 Şubat 2009 Pazartesi

Rulo Pasta

Malzemeler

5 yumurta
5 fincan un
5 fincan şeker
kabartma tozu
vanilya

Kreması için herhangi bir pasta tarifinizin kremasını kullanabilirsiniz.Ben öyle yaptım:))


Hazırlanışı

Yumurtalar ve şeker köpük olana kadar çırpılıp una kabartma tozu ve vanilya eklenerek kıvamını bulana kadar çırpılır. Elde edilen hamur yağlanmış tepsiye dökülüp üzeri pembeleşinceye kadar pişirilir. Fırında çok bırakırsanız kenarları kıtır olur ve yuvarlaması zor olur. Piştikten sonra hamuru dağıtmadan tepsiden alıp yuvarlayacağınız bir tepsinin içine ters çevirip yerleştirin. Daha önceden hazırlamış olduğunuz kremayı pandispanyanızın içine güzelce dağıtıp yayın bir kısmını da üstünü kaplamak için ayırın. Burası çok önemli her seferinde çok güzel kıvırsamda hep heyecanlanırım ya parçalarsam diye ama ben bu pastayı iyi kıvırıyorum demekki dağılmıyor hehe...Pandispanyayı uzun kenardan iki elinizle yuvarlayacak şekilde kavrayarak rulo haline getirin ve kenarlarını düzelterek şeklini toplatıp üzerine kalan kremayı da güzelce sürün. İsteğe bağlı pasta süslemesini yapıp dolapta dinlendirin ve afiyetle yiyin....

9 Ocak 2009 Cuma

Kakaolu Muffin

Epey bir aradan sonra nihayet pc başından hiç kalkmasam da 2 hafta önce yaptığım bu muffinleri yayınlama girişiminde bulunduğum için kendimi alkışlamak istiyorum. Nedense hiiiççç bişey yapmak canım istemiyor. Okuyor okuyor ve geçiyorum bloglardan. Yorum yazmak istesemde yazı yazmak istemiyorum. Tembellik işte. Kış tembelliği olsa gerek. İşin komik tarafı ben bu muffinleri göz kararı yaptım şimdi resmi koydum buraya koymasına da tarifi ne yapıcaz. Hatırlamıyorum da! Ne kadar ne ölçü yaptığımı:))) Ben yaşlandım hafıza kaybı başladı diyorum da kimse inanmıyo bana. Hani şu not tutma alışkanlığımda olsa iyi olucak sabah konuştuğumu akşam unutucak kadar bulanuklaştım yani. Acaba bir ses kaydedici falan mı taşısam yanımda. Not tutmak ta zahmetli iş. Aman ne biliyim her şeye erinir oldum. Dedim ya kış tembelliği.
Geçer heralde bu durumlar da her durumun geçip gittiği gibi. Neyse ben her zaman yaptığım kek tarifini el yordamıyla yapıp pişirdim. Çoook ta güzel puf puf oldular. Okulda kermes vardı onun için yapmıştım sabah gönderdim benim oğlanla öğlende kalmamıştı. Demekki güzel olmuş. Afiyet olsun çocuklara.
Malzemeler
2 yumurta
2 bardak şeker
1 bardak süt
yarım bardak sıvı yağ
alabildiği kadar un
kabartma tozu
vanilya
kakao
Hazırlanışı
Yumurtalar ve şeker çırpılıp diğer malzemeler sırayla karıştırılarak kek hamuru kıvamında bir karışım olunca muffin kalıplarına dökülür ve 170 derecede pişirilir. Siz de elinizdeki herhangi bir kek tarifinden yapabilirsiniz. Afiyet olsun...