9 Kasım 2011 Çarşamba

8 Kasım 2011 Salı

Bugün doğum günüm :))) Kurban bayramınızı kutluyorum ve Haşhaşlı Revani


Giriş, gelişme ve sonuç olarak yaşıyoruz hayatımızı.
Nerden geldiğimiz ve nereye varacağımız konusunda bilinmeyen bir ara yolculuk serüveni.
Doğumla birlikte girişini yaptığımız bu hayatın, içinde bize verilen rolleri layıkıyla yerine getirmeye çalışıyoruz. Ya oynayabiliyoruz hakkını vererek ya seyirci kalıyoruz bazı bölümlerinde. Sonuçta seyirci de olsak o da verilmiş bir rol bizlere. Yolculuğumuz süresince, üzerinde bulunduğumuz bu tiyatro sahnesinin neresindeyiz acaba?
Tiyatro bittiğinde nasıl bir tat bırakacak hafızalarda?
Hep sorarım kendime bu tarz soruları. Geriye dönüp baktığımda neler yapmışım, neler yapmamışım ya da yapamamışım diye. Yaptıklarım bana hep daha yenileri için yol açar fakat yapamadıklarım da bir sonraki sahnelerde oynanacakmış gibi gelir.
Hayat bu kim bilir oynanmamış çook sahneler var daha.
Umarım herkes hayata seyircisi dolu bir sahnede alkışlar içerisinde bir oyun sergilesin.
Tarif için kısa bir ara..........
Evettt tarifimiz geldii
4 yumurta
1 bardak şeker
1 bardak sıvıyağ
1 bardak un
1 bardak irmik
2 paket kabartma tozu
yarım bardak haşhaş
şerbet için
1 buçuk bardak şeker
3 bardak su
üzerine
1 paket krem şanti
1 bardak süt
Hazırlanışı
Yumurtaları ve şekeri karıştırdıktan sonra sıvı yağı ilave ediyoruz. İyice karıştırdıktan sonra başka bir kapta harmanladığımız un, haşhaş, irmik ve kabartma tozunu da karışıma ilave edip yağlanmış kalıba döküyoruz. 170 derecede pişiriyoruz.
Şerbeti ister sıcak suyun içinde şekeri eriterek, istersek ateşin üstünde kaynatarak hazırlayabiliriz. Kekin üstüne dökerek çekmesini beklerken bir paket krem şantiyle sütü de mixer de çırpıp soğuyan tatlının üzerini süsleriz. Afiyet olsun....
Not: Ölçüler büyük borcam kalıp için...

13 Ekim 2011 Perşembe

Yürüyüşe başladım yine. En tempolusundan en hızlısından. Ne var ki sonuç alınacak gibi değil durum. Zaman zaman yürüyüşler yaparım ve birkaç ay içinde belirgin kilo veririm fakat bu sefer terleyememe gibi bir sorunum var sanıyorum. Normalde çok çabuk terleyen ve yürüyüş yaptığımda su gibi olan bir bünyeye sahibim.Ama bu sefer sadece nemleniyorum ve yürüyüşten sonra hafiflemiş hissetmiyorum aksine bacaklarım ve ayaklarım şişiyor hızım kesiliyor. Yine de pes etmeye niyetim yok havalar soğuyuncaya kadar devam etmeyi düşünüyorum. Sabahları kızımı okula bıraktıktan sonra sahile iniyoruz arkadaşımla saat 10:00'a kadar yürüyüş bittikten sonra biraz da aletlerde çalışıyoruz iyi geliyor. Hava durumu çok güzel bu aralar, sahil pırıl pırıl ışıldıyor sabah saatlerinde. Sonbahar da olsa bahar havası var dışarıda. Açık hava enerji veriyor insana. Zaten pek severim denizi de deniz olmayan yerde yaşayamam gibi gelir bana. Açık hava, deniz, yürüyüş inşallah işe yarar bu uğraşılar eğer bir sonuç alamazsam çok katı kurallarla kendimi aç bırakacağım yoksa ben beni sevmeyeceğim. Ne yapayım istemiyorum hımbıl hımbıl ağır hareket eden bir beden olmayı. Çevik olmalıyım, hızlı hareket etmeliyim. Bu arada yıllardır çok büyük rakamlar görmediysem de tartıda artık yeteeerrr derecesinde bıkmış durumdayım kilo koruma durumundan hep dikkat hep dikkat. BEN DE KIZARMIŞ EKMEĞİN ÜZERİNE TEREYAĞI VE BAL SÜRMEK İSTİYORUMMMM...............ve neden se aaaa kilo almak istemiyorum :)))

25 Eylül 2011 Pazar

Bu dünyaya sevmeye geldim canınız sağolsun

Candan Erçetin - Canı Sağolsun


sevenin de sövenin de ah edenin de
ah canı sağolsun
gelenin de gidenin de dönmeyenin de
ah canı sağolsun

bu dünyaya sevmeye geldim
eşi dostu görmeye geldim

mutlu oldum dertli oldum
aşk uğruna sarhoş oldum
hancı oldum yolcu oldum
meşk uğruna sırdaş oldum

güçlü oldum suçlu oldum
dost uğruna yoldaş oldum
hem soruldum hem sürüldüm ben
ama hepinizin canı sağolsun

soranın da bilenin de öğrenenin de
ah canı sağolsun
alanın da verenin de isteyenin de
ah canı sağolsun

20 Eylül 2011 Salı

Nasıl yaparım nasıl ederim bilemiyorum ama şu patavatsızlığıma artık bir son vermeliyim. Patavatsızlık derken de sürekliliği olan bir durum değil aslında. Önceden ve sonradan da olan bir durum değil. Anlayamıyorum ki kendimi bazen bir bakmışsın alakasız bir kelime yada hiç olmadık yerde olmadık kişilere karşı bir cümle... sonrası tabiikide kendi kendime serzeniş. Susamadın yine patladın dimi atladın yok duramazsın illaki bi laf atıcaksın ortaya konuşmazsan olmaz çatlarsın tıkan emiiiiiii. Şu dilimden çektiğimi hiç bişiden çekmedim yani. Yok kimsenin bişey dediğide ben anlıyorum ağzımdan çıktığı an of Aslı offfff sus sussssssss.....Rahatsızlığım konuştuğum da değil, yanlış anlaşılmak. Aslında söylemek istemediğim şeyi sanki ben değilde başkası söylüyormuş gibi ben olmadığım gibi kendime bile yabancı kalıyorum bir an. Bir dengesiz bir şaşkın haller. Aklı başında, ağır, ne yaptığını bilen ne dediğini bilen diye tanımlar beni arkadaşlarım ve tercih edilen aranan , fikirleri ön planda tutulan bir kişiyimdir oysa. Ama bazen ''nasılsınız'' diyecekken sanki kırk yıllık arkadaşımmış gibi ''naber'' diye pat diye çıkıveriyor ağzımdan karşımdaki de zonk tabiii ne diyor bu falan halinde ve ye dur kendini sana yakıştımı, sen bu değilsin, niye yanlış bir profil çiziyorsun diye diye buna benzer bir çok komediye kurban yaptım kendimi bu sonuncusuydu daha kötüleri de oldu tabii ama artık gerçekten kendine gel diyorum başka birşey demiyorum............

5 Eylül 2011 Pazartesi

Deniz Eymen Bebek için yaptığımız hazırlıklar

Deniz Eymen Bebek geliyor. Canım arkadaşım Pervinim yarın sabah kısmetse bebişini kucağına alıcak. Dokuz aylık heyecanlı bekleyiş artık son buluyor ve Allahın izniyle ailesinin arasına katılıyor.Allah uzun, sağlıklı, başarılı, mutlu ömürler versin diyorum ve bu bekleyiş süresince biz de onun için yaptığımız cici bicilerle karşılamaya hazırız artık. Uzun bir süredir arkadaşımla oturup düşündük neler yapabiliriz diye ve harekete geçtik. İnternet sitelerini dolaştık, alternatifleri gözden geçirdik, çok güzel ürünler gördük gerek bloglarda gerekse bebekler için yapılan organizasyon firmalarında bayıldık hepsine fakat ikimizinde içinden geçen neden biz yapmayalım oldu. Evet evet niye yapamayalım ki hem alışveriş aşaması hem de hazırlama aşaması çok eğlenceli olur. Hadi o zaman işe koyulalım dedik veee yaptık....Önce şööyle bir alışverişe çıkalım bakalım neler olucak düşüncesiyle, tüm yaptıklarımız tamamen alışveriş esnasında o olur bu olmaz derken şekillendi ve malzemeler tamamlandı.Çok komik anlar da yaşamadık değil yani. Şimdi malzemeleri alıyoruz ama yeter miii yetmez mi ? Acaba bu boncuk mu olsa evet o çok güzel bir başakasını görünce ay bu tüü kaka bunu bırakalım şunu alalım derkeen tezgahtarlar bizden sıkıldı biz alıp geri bırakmaktan kararsızlıktan sıkılmadık. Elimize aldığımız herşeyi biryerlere yapıştırıp takıp takıştırmaktan kaç saat geçirmişiz aynı dükkanda kaç kere fikir değiştirmişiz bilmem kendimize baya güldük yani. Bu arada malzemeleri tahtakale yada mısır çarşısı falan oralardan almadık kendi semtimizde geze geze, sora sora tamamen elde ne var önümüze ne çıktı doğaçlama yaptık. Ramazan olması da çok iyi oldu bir akşam bende bir akşam onda derken yavaş yavaş hazırladık.Sonuç bizi çok memnun etti. Gerçekten çok iyi bir iş çıkarttığımızı düşünüyorum ve uyumlu renkler, göze hitap eden estetik ürünler oldu. Hadi bakalım Deniz Eymen bebek için neler yapmışız hepberaber görelim..... 


Bu sepeti hastaneye gelen ziyaretçilere çikolata ikram etmek için hazırladık


Sepetimizin içine koyacağımız çikolatalara kutu yaptık. İnternetten  gördüklerimizden farklı birşey olabilir diye düşündüm.Şablon çıkartıp kırtasiyeden aldığım aynalı kartonları keserek çok şeker oldular.Seviyorum ben böyle şeylerle uğraşmayı. En çok ta neyi farkettim bunları hazırlarken biliyormusunuz dünyayla alkam kesiliyor ve mutlu oluyorum pc ye bile bakmamışım farkında değilim bir hafta boyunca....



Evlerimizde günlük kullandığımız plastik çay tepsisine bakarmısınız ne hale geldi gelin gibi oldu maaşallah. Bebişe mevlüt yaparken loğusa şerbetlerimizi bu tepsiyle dağıtıcakmışız.....Yanında çikolata sepetimiz, şerbet bardaklarımız ve çikolatalarımız.....




Bardaklarımızı da sülediiiikkk minicik minicik hanım hanımcık bardaklar


Eveet şimdide yine mevlütte dağıtacağımız lavantalarımız ve lavanta sepetimiz...
.Ayrıca kapı süsümüz ve strafor nazar boncuğumuz ve de hastane süslerimiz de var tabii ama onları biz yapmadık aldık o yüzden burada değiller ( biraz daha gayret etsek onları da yapardık :)))  )










29 Ağustos 2011 Pazartesi

30 Ağustos Zafer Bayramı Ve Ramazan Bayramı Herkese Kutlu Olsun



Bugün iki bayram bir arada kutlanırken ben de buradan blogumun doğum gününü kutlayayım bari...Bugün tam dört yıl bitti blogumu açalı seneler ne kadar çabuk geçiyor. Her gün deliler gibi blog takibi yapardım ve yeni yorum gelmiş mi diye heyecanlanırdım. :)) Yaptıklarımın resimlerini çekerken ev halkının bana gülmesi, hadi bakalım bu blog sayesinde birşeyler yiyicez galiba diye dalga geçmeleri dün gibi.... Ehhhh zaman geçiyor ilgi alanları değiştikçe bazıları ihmal edilebiliyor tabiii ama blogumu ihmal edeceğimi pek sanmıyorum. Her ne kadar sanal bir uğraşı olsada sıkılıp yapıcak birşeyler bulamadığımda atıyorum kendimi buraya ve çok keyifli saatler geçiriyorum diyebilirim. Blogları gezmek, kim ne yapmış ne yazmış okumak, oldukça keyifli. İyiki açmışım seni blogum. Beşinci yaşın kutlu olsun sağlıkla başarıyla beraber nice yıllara.......

14 Ağustos 2011 Pazar

Mayalı Poğaça



Malzemeler

1 bardak ılık süt
yarım paket margarin
margarinden az fazla sıvıyağ
1 yemek kaşığı dolusu şeker
1 şeker kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
1 paket maya
Alabildiği kadar un

Hazırlanışı

Malzemeler karıştırılıp hamur yoğurulur. Mayası gelinceye kadar dinlendirilir. Kabarınca küçük parçalar koparıp istediğiniz şekli vererek üzerine de istediğiniz susam veya çörekotu gibi süslemelerle yağlanmış tepsiye dizip 170 derecede pişiriniz. Afiyet olsun

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Biraz önce NASIL BİR KOKUSUNUZ adı altında bir test çözdüm sonuç tam da beni anlatıyor.
Pek inanmam bu tür testlere ama bu hoşuma gitti arada tutuyor demekki :)))


Çiçekli
Bahar kadar neşeli ve renkli bir kişiliğe sahipsiniz. Neşenize doyum olmuyor. İçiniz her daim kıpır kıpır. Hüznünüz en fazla sabah mahmurluğu kadar. Bir yandan da kırılgansınız. Size dokunmadan önce çok dikkatli olması gerektiğini bilmeli insan. Kıymetinizi ancak doğayla aranızdaki benzerliği fark edenler anlayabilir.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Browni Kurabiye



Uzun süren bir tatilden sonra tekrar merhaba herkese. Birbuçuk aylık bir dinlenmeden sonra evimde olmak çok güzel. Her ne kadar sevdiğimiz insanlarla beraber olsakta ait olamama gibi bir durum oluyor insanda ve evini özlüyor açıkçası. Bafra'dayken pek mutfağa girdim diyemem genelde evin büyükleri yemek işleriyle ilgilendikleri için bize de arada bir pasta, kurabiye gibi atıştırmalıklar düştü. Yalnız yaptığım kurabiyeler çok beğenildi hem de ilk defa denememe rağmen. Başarımı tek başıma kutlamak istemiyorum çünkü başarımın sırrı her daim denenmiş ve garantisi olan blog arkadaşlarımın tariflerinde ve hamaratlıklarında. Herkeslere teşekkür ediyorum iyiki varsınız:))))
Browni kurabiyeyi siteleri gezerken görmüştüm ama hangi sitede gördüğümü hala hatırlayamıyorum. Resimde gördüğünüz brownileri ben yaptım şekerler evet çok güzel oldular. Misafir gelicekti ve alelacele internete girdim söylediğim gibi ismini hatırlayamadığım blogdan tarifi yazdım pc yi kapattım. Yaparken acaba tutucakmı, dağılırmı ya olmazsa diyerek fırının başında bekleyerek pişirdim. Çıkar çıkmaz azım yansada lezzet testi yapıldı onaylandıktan sonrada şerbetlendi. Hiç korktuğum gibi olmadı hani yani işin sonunda beceriksizliğim de ortaya çıkıcak ya çooook üzülürüm sonra derken tarife geçelim isterseniz.......

MALZEMELER
1 paket oda sıcaklığında margarin
2 adet oda sıcaklığında yumurta
1 çay bardağı sıvı yağ
2 kahve fincanı toz şeker
50 gr.kakao
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
Aldığı kadar un

SOSU
1 su bardağı soğuk süt
1 su bardağı toz şeker

Hazırlanışı

Malzemeleri elinizle yoğurup kulak memesi kıvamında elinize yapışmayacak şekilde bir hamurunuz olsun. Ceviz büyüklüğünde yuvarlayarak yağlı kağıt serdiğiniz tepsiye dizin ve 170 derece de pişirin. 20 dakika gibi bir sürede pişiyor zaten üzeri çatlayınca anlarsınız.Diğer taraftan süt ve şekeri soğuk olarak karıştırıp şekeri erittikten sonra fırından çıkardığınız sıcak kurabiyeleri karışımda ıslatıp bir borcama dizin ve kalan sütü de üzerinde gezdirin. Ben fazla gelir diye düşündüm çok ıslanır iyi olmaz gibi geldi ama sütü çekince gayet güzel toparladı içi de kıvamındaydı. Afiyet olsun.......

11 Haziran 2011 Cumartesi

Gereksiz stres ve miğdede patlama

Bugün çok sinir bozucu geçti. Akşama kadar pijamalar çıkmadan evde dolaşıp durdum. Evi süpürmeliyim diye diye hava karardı. Yapılan iş sadece yatak toplamak ve bılaşıkları yerleştirmek. Kahvaltı ve akşam yemeği dayanışma ile eş durumundan keyifliydi(Sağolsun evde olduğu zamanlar mutfağa sokmaz beni)Günün sonunda arkadaşla yürüyüşe çıkmak istedik ve yürüyüş bana zehir oldu. Miğde ağrısı ve amansız bir sancı eve zor attım kendimi. Gecenin bu saati oldu hala miğdem bulanıyor. Aşağıdaki yazıyla ne kadar ters düşen bir yazı oldu ama ne yapalım gönül her zaman şeker yemiyor bazen sıkıntılı ve stresli günler de oluyor bu günkü gibi mesela evden çıkmadan paspal paspal dolaşırsan ruh hali otomatikman vücuda baskı yapıp biyerlerden fışkırtıyor. Hoş yarın da farklı olacağı yok ya oy kullanmak için çıkarım işte dışarıya ondan sonra yine aynı yine aynı...........Şu ara herşey çok gereksiz ve anlamsız.....fakat geçicek biliyorum haftaya yolculuk var ( bavulları biri hazırlasa hayır demeyeceğim herşey zor geliyor olmasa da olur) 18 i akşamı çıkıyoruz kısmetse gece 11 gibi yazlıkta oluruz. Pazar günü de ilk iş annemi görmeye giderim kalabalık iyi gelicek günlerin nasıl geçtiğini anlamam.Hava durumu da kendini şubat zannetmezse eğer denize gireriz inşallah. Geçen sene giremedik te temmuzun sonuna kadar gün göstermedi Karadeniz.Bu sene de farklı olacağını sanmıyorum. İnşallah tam tersi olur ama bugünün psikolojisi bana hiçbirşeyi iyi göstermiyor yarın belki değişirim bakarsınız gökkuşağı girmiş içime.....

22 Mayıs 2011 Pazar


SAGLIK İÇİN:

1. Çok su için.
2. Kahvaltıyı kral, öğle yemeğini prens ve akşam yemeğini de dilenci gibi yiyin.
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok ve fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
4. 3 E ile yaşayın — Energy (enerji), Enthusiasm (heyecan) ve Empathy (duygu paylaşımı).
5. Meditasyon, yoga ve dua yapacak zaman yaratın.
6. Daha çok oyun oynayın.
7. Her zamankinden daha fazla kitap okuyun .
8. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.
9. 7 saat uyuyun.
10. Hergün 10-30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken gülümseyin.

KİŞİLİK:

11. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın.
12. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere veya şeylere sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi olumlu şekilde şu an için harcayın.
13. Kendinizi fazla abartmayın; sınırlarınızı bilin.
14. Kendinizi çok da ciddiye almayın; kimse yapmıyor.
15. Kıymetli enerjinizi gevezelikle, dedikoduyla boşa harcamayın.
16. Uyanık iken daha fazla hayal kurun.
17. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. İhtiyacınız olan herşeye zaten sahipsiniz.
18. Geçmiş meseleleri unutun. Birlikte yaşadığınız/çalıştığınız kişinin geçmiş hatalarını hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar.
19. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin.
20. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
21. Sizden başka hiç kimse sizin mutluluğunuzdan sorumlu değildir.
22. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu ettiği
eğitim programının bir parçasıdır.
23. Daha fazla gülümseyin ve gülün.
24. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı fikirde olmamak için anlaşın.

SOSYAL YAŞANTI:

25. Ailenizi sık arayın.
26. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin.
27. Herkesi herşey için affedin.
28. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.
29. Hergün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız en az 1 kişiye “GÜNAYDIN” deyin.
30. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü sizi ilgilendirmez.
31. Hasta olduğunuz zaman işiniz size bakmamalı. Arkadaşlarınız bakmalı. Onlarla temasta olun.

HAYAT:

32. Doğru şeyi yapın!
33. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan herşeyden uzak durun.
34. Allah herşeyi iyileştirir.
35. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir.
36. Nasıl hissettiğinizin önemi yok, haydi kalkın, giyinin ve ortaya çıkın.
37. En iyisine henüz sıra gelmedi.
38. Sabah canlı olarak uyandığınız zaman, bunun için Allaha şükredin.
39. Maneviyatınız daima mutludur. Öyleyse mutlu olun.

7 Mayıs 2011 Cumartesi

14 Nisan 2011 Perşembe

Yaralıdır canı yüreğim hasretinle erir giderim........gözüm dalar gariplenirim......

Havadaki hüzün bende de etkisini gösterdi elim kolum kalkmıyor hiç bir iş yapmadım sabahtan beri sağa sola yuvarlanıp duruyorum arada face bakıyorum müzik falan işte hiç biri sarmıyor bugün beni uzadı bu bozuk hava durumu artık içimiz açılsın istiyorum heyyyy kendine gel bulut, güneş, gece, gündüz kendine gel de biz de ayılalım artık.


Hasret Türküsü - Suavi | video.mynet.com

12 Nisan 2011 Salı

İşgüzarlık..


Bir gün, bir kozada küçük bir delik açildi ve bir adam bedenini bu küçücük delikten çikarmaya çalisan kelebegi saatlerce seyretti.

Sonra, kelebek sanki daha fazla ilerlemek istemiyormuş gibi durdu. Sanki,ilerleyebileceği kadar ilerlemişti ve artık daha fazla ilerleyemiyordu. Ve adam, kelebeğe yardim etmeye karar verdi. Eline bir makas ...aldı ve kozayı keserek deliği büyüttü.

Kelebek kolayca dışarı çıktı.

Fakat bedeni kocaman ve kanatları kuru ve buruşuktu.

Adam, kelebeği izlemeye devam etti, çünkü zamanla kanatlarının büyüyüp bedenini taşıyabilecek kadar genişleyebileceğini umut ediyordu.

Fakat bu olmadı!

Gerçekte, kelebek ömrünün geri kalanını o kocaman bedeni ve kuru, buruşuk kanatları ile etrafta sürünerek geçirdi. Uçmayı hiç başaramadı.

Adamın bu aceleci iyiliği içinde anlayamadığı, bu kısıtlayıcı kozanın ve kelebeğin o küçücük delikten dışarı çıkmak için verdiği mücadelenin, kelebek için gerekli olduğuydu, çünkü bu, Allah'ın, yasam sıvısının kelebeğin bedeninden kanatlarına doğru akmasını sağlamak için bulduğu yoldu, böylece kelebek kozadan kurtulduğu anda uçmaya hazır olabilecekti. Bazen mücadeleler, hayatımızda tam olarak gerek duyduğumuz şeylerdir. Eğer Allah , hayatımıza hiçbir engelle karsılaşmadan devam etmemize izin verseydi sakat kalırdık. Simdi ve daha sonra olabileceğimiz kadar güçlü olmazdık. Asla uçamazdık.



Güç istedim Ve Allah , beni güçlü yapmak için karsıma Zorluklar çıkardı.



Bilgelik istedim... Ve Allah bana çözmek için Sorunlar verdi.



Zenginlik istedim... Ve Allah çalışmak iç in bana Beyin ve güçlü kaslar verdi.



Cesaret istedim... Ve Allah üstesinden gelmem için bana Tehlike verdi.



Sevgi istedim... Ve Allah yardım etmem için Sorunlu insanlar verdi.



İyilik istedim... Ve Allah bana fırsatlar verdi. İstediğim hiçbir şeyi elde etmedim İhtiyacım olan herseyi elde ettim.

8 Nisan 2011 Cuma

Yiyosa Çıldır



Çıldırmaktan kastım aslında çoğu insanın hayat felsefesi yahut yaşam tarzı edindiği pek çok şeyi, belli kalıplara girmiş olan kişilerin yani çıldıramamışların fakat zaman zaman çıldırmak isteyenlerin toplumsal baskılardan dolayı kendini ifade edememek gibi bir durum.
Konuşurken batırdığım gibi burada da batırdım heralde ne demek istediğimi anladınız mı ben pek anlamadım aslında anladım da yazdım işte aman.....
Anlatmak istediğimi anlatayım o zaman:)

Meselaaa yolda yürürken birden hoplayıp zıplamak gibi bir girişimde bulunsanız !!!

Ya daaa arkadaşlarınızla sohbet ederken olduğunuz yerde 2 kere dönseniz!!!

Bir binanın üstüne çıkıp (oldukça yüksek bir bina) ayaklarınızı sallayarak otursanız!!!!

Aklınıza estiğinde ufak bir bavul hazırlayıp ben gidiyorum ne zaman geleceğim belli olmaz diyip çıkıp o an nereye gitmek isterseniz oraya gitseniz!!!!

Bugün uçan balona binmek istiyorum diyerek uçan balona binmeniz!!!

Herkes uyurken sabahın köründe fotoğraf makinesini alıp sahilde yürüyüşe çıkmanız!!!

Birisi peşinizden seslendiğinde uğraşamam seninle diyip tersleyebilmek!!!

Maceracı ruhu var ya hafif çatlak işte Serengeti'ye gitmek isteyip kalkıp gitmek!!!

Ya da Paris'e doğru yol almak.... Kadın başına!!!


Saçınızı sıfıra vurup hayatınız boyunca tarz olmak!!!

Alışveriş mağazasına girip istediğiniz herşeyi alıp kasaya geldiğinizde bırakıp dışarı çıkmak!!!!


Şu an aklıma gelmiyor ama sizin aklınıza gelenler vardır yada ahhh şunu bir yapabilsem çılgınlığınız !!!! Türk toplum örf ve adetlerine göre yaşayan ayıp, günah, olmaz, senin bir duruşun var kısmından düşünürsek şekliyle....

Şimdi diyorsunuz ki ne var bunlarda çılgınlık neresinde tabii ki ben de en masumlarından bahsettim zaten fazla havaya girmeyelim diye hadiii bağalım

YİYOSA ÇILDIR

2 Nisan 2011 Cumartesi



Sen yoksun...
Boşuna yağıyor yağmur...
Birlikte ıslanmayacağız ki...

Boşuna bu nehir...
...Çırpınıp pırpırlanması...
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki...

Uzar uzar gider...
Boşuna yorulur yollar...
Birlikte yürüyemiyeceğiz ki...

Özlemler de ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayız...
Birlikte ağlayamayacağız ki

Seviyorum seni boşuna...
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı bölüşemiyeceğiz ki...

||| Aziz Nesin |||
.

17 Mart 2011 Perşembe

80'lerde Çocuk Olmak :)))


80lerde çocuk olmak video.mynet.com



Biraz önce face' te gezerken bir videoya rastladım.Daha önce de görmüştüm taaa nerelere götürdü beni bilemezsiniz. Geçmişe doğru bir yolculuk yaptım zihnimde. Ne kadar da özlemişim meğer ben o günleri. Şu yaşadığımız dönemle bir karşılaştırma yaptım da fazlası var eksiği yok. Teknoloji bakımından bulunduğumuz dönem tavan yapmış durumda çocuklarımız açısından ama bizim çocukluğumuzda yaptıklarımızı biraz olsun yaşasalar eminim ne bilgisayar ne cep telefonu ne de başka bir alet isterlerdi. Biz sokakta oyun oynardık, arka sokak , ön sokak, boş arsalar bizim oyun alanlarımızdı. Hiç te aranmazdık annelerimiz tarfından elimiz yüzümüz pislik içinde karnımız acıkınca yada oyun bozanlık yapan olunca ev aklımıza gelirdi. Pazar sabahları saat 12:00'ye kadar sabah sineması olurdu tv de kahvaltı yaparken seyrederdik en güzeli de sobanın yanına kurulan yer sofrasında kızarmış ekmekle kahvaltı yapmaktı.Genelde Amerikan kovboy filmleri olurdu. Şimdi yataktan kalkan yüzünü yıkamadan bilgisayar başına geçiyor. Biz annemiz kahvaltıyı hazırlayana kadar babamla ansiklopedilere bakardık daha doğrusu o bakardı ben de onun üzerine çıkıp ne okuduğuna bakardım. Akşam ev oturmaları olurdu, hafta sonları kalabalık piknikler. Çizgi filmlerin tadı bir başkaydı. Şimdiki çizgi filmlerinin kurgularını anlayamıyorum çoğunluğu şiddet içerikli ve insani duygulardan yoksun hayali ürünler. Mizah göremiyorum.Çizgi film seyrederken çocuk düşünmeli, gülmeli, eğlenmeli ama malesef çocuk kaşlarını çatıp eline bir kılıç alıp sağa sola savuruyor bu nasıl birşey. Taş Devri vardı mesela Red Kit, Heidi en çok sevdiğim de Şeker Kız Candy bayılırdım onun elbiselerine ve her seyretmeden sonra elime kağıt kalem alıp birebir çizerdim. Yaz geceleri öyle herkes eve tıkılıp kalmaz yada herkes kendi balkonunda oturmazdı komşuluk çok güzeldi apartmanda otururduk ama kapılar sıkı sıkı kapanmazdı akraba gibi samimiyet vardı sokakta top oynardık gece olması farketmezdi çok gürültü yapmadan çocuklar gençler oynardık sokaklar arasında elimizde çekirdek gezerdik.Kahkahalarımız, oyunlarımız anımsanmaya değer. Şimdi saat 09:00'dan sonra dışarıya çıkma yasağı varmış gibi ortalık bomboş. Çocuklar evde o koltuktan o koltuğa yuvarlanıyorlar. Dışarıya çıkıp biraz oynasalar bir yerlerden bir ses geliyor şiişt gürültü yapmayın. Aman incileriniz döküldü siz hiç çocuk olmadınız huysuz insanlar o kadar kızıyorum ki evde gürültü yapma, sokakta gürültü yapma yaşam alanları kısıtlanmış, park kurtarıcıları olmuş çocuklar yetiştiriyoruz ve bu çocuklardan sağlıklı yetişkinler olmalarını bekliyoruz. Hadi bakalım hayırlısı..... Kara Şimşek dizisi vardı akıllı araba Kitt' di yanlış hatırlamıyorsam ismi ne ilgimizi çekerdi. Hababam Sınıfı ve Kemal Sunal filmleri süperdi hoş şimdi eğitimciler Kemal Sunal filmlerini pek tasvip etmiyorlar ama biz seyrettik te ne oldu yani ben defalarca olsa yine seyrederim. Adile Teyze ile iyi geceler masalları dinlerdik hııı bir de Ahmet'in günlüğü mü vardı yoksa başka bir isim miydi hatırlayamadım ama öyle kısa kısa oynayan bir şey de vardı. Bakkaldan gazoz alırdık bir de iki bisküvi arasında lokum offf ne güzel lezzetli olurdu haaa bir de leblebi tozu haha hiç bir zaman yiyemedim onu hep boğazıma sarıyordu zor nefes alıyordum:)) ama tadı çok güzeldi. Yazdıkça aklıma geliyor o dönemin güzellikleri coştum valla.Öyle işte arkiler siz özlemediniz mi çocukluğunuzu?
80'lerde çocuk olanınız yok mu? Hemen hepimiz aynı yaşlarda gibiyiz hatırladığınız, yaptığınız şeyleri paylaşın sizde şööyle bir nostalji yaşayalım geçmişe doğru bu arada çocuklarımız için de bir kez daha düşünmüş oluruz belki geri getiremeyecekleri bu günleri kısıtlamadan nasıl yaşatırız onlara diye....Yorumlarınızı bekliyorum byyy...
Bu arada çocukluktan çıkıp gençliğe adım attığımız o dönemlerden de takıntılı olduğum yabancı popçuları da size hatırlatmak isterim.Radyodan ve kasetlerden dinler, kartpostallarını defterlere yapıştırıp anket yapardık en çok sevdiğim AHA, WHAM,DURAN DURAN ve tabikide tek ve tek geçtiğim gençlik aşkım George MİCHAEL her gece FM radyosu saat 12:00 haberlerinden sonra ilk çalan parça ve ben kop kop......


George Michael - Careless Whisper video.mynet.com




modern talking--youre my heart youre my soul video.mynet.com

15 Mart 2011 Salı

BLOGUMA DOKUNMA

Nedir bu yasaklanma anlamış değilim.Kendini bilmez kişiler tarafından yapılan yayınlar yüzünden bizlerin bloglarının kapatılması çok saçma. Sorun herneyse oluşturan kişilerin bloglarına el koyun bizim özgürlüğümüzü kısıtlamayın......KINIYORUM

Çoook güzel bir yorum

emel sayın - toprak çağırmadan gel | izlesene.com

11 Ocak 2011 Salı


Can yücel - anladım


Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım.
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım...
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım...
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

10 Ocak 2011 Pazartesi


Şu an içimde yüksek dozda enerji var. Enerjimin sebebi sabahtan akşama kadar bir koltukta oturuyor olmam sanırım. Hareketsizlikten bayılıyorum, daralıyorum, üzerimde biriken yağ parçacıklarının tabaka haline dönüşmesi beni deli ediyor. Tez zamanda bu yağları parçalamam ve hantallıktan kurtulmam lazım. Peki ama nasılll.? Aha da gidesim geldi şimdi buradan kalkıp bir sahil kasabasına gidip orada bağ bahçe mi yapsam? Hiç anlamam bu işlerden fakat son zamanlarda ciddi boyutta bu şehirden sıkıldığımı fark ettim. Yaa ben İstanbul diye çırpınan ben ve en sevdiğim İstanbul iken ben bu şehiri nedense terk etmek ister oldum.:) Evet gidiyim ben biryerlere gidiyim yol olsun, uzun olsun, sağı solu ağaçlık kıvrak yollar olsun artık düzden sıkıldım biraz hareket olsun. Gittiğim yolda heyecan, hareket, risk, doğallık, rahatlık, umursamazlık, sorumsuzluk, zıtlık, doğruluk, güzellik, ÖZGÜRLÜK hepsi olsun. Galiba ben yalnız kalmak istiyorum gibi. Ye iç yat, yürü sessiz kal, şööyle denizin hışırtısı olan bir balkonda off ya bak şimdi de o geldi aklıma ama olmaz ki böyle ne maymun iştahlıyım ben dimi ama olsaydı şu an balkonda keyifli bi sessizlik ve yıldızlar ve sabaha kadar ertesi günün telaşına uyanmayacağım bir huzur..........Yazıyorum bunları ya gerçekten gün boyu içimden geçenlerin bir kısmı böyle akşama kadar yoğun bir şekilde dikkatimi işime vererek çalışmam gerekirken ben uçup gidiyorum bu düşüncelerin arasına bazen karşımdakini dinlerken bile bir anda başka bir boyuta geçip dağılıp tekrar dünyaya dönüyorum (toparlamak her ne kadar komik olsada içimden gülerek başımı sallamam tam bir komediyim yani) bazen de önümdeki yazıları tarihleri karıştırıp karıştırıp üzerlerini kapatıp tekrar yazıyorum. Ben ve benim dünyam böyle geçinip gidiyoruz bakalım nereye kadar