21 Nisan 2009 Salı



KAVANOZ ve 2 FİNCAN KAHVE:

Ne zaman hayatında bazı şeyler taşınamaz hale gelirse, ne zaman
24 saat kısa gelmeye başlarsa, o zaman kavanoz ve
2 Fincan Kahveyi hatırlayın!

Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu olduğu halde derse gelir. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir kavanoz alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar;
Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler, Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar, onlar da 'evet' doldu derler, profesör bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.
Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.
Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar, Öğrenciler de koro halinde 'evet' derler.

Bu sefer profesör masanın altında hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır, Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler!
Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek 'eveet' Diyerek;
Ben 'Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım' Der.


Şöyle ki; Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir.

Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.
O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz, eviniz, arabanız vs.

Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.

'Şayet Kavanoza önce kum doldurursanız. ..' diye, anlatmaya devam eder, 'çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer kalmaz.

Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. .

Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Sizi mutlu edebilecek kişileri seçin. Çocuklarınızla ilgilenin. Sağlığınıza dikkat edin. Sevdiğiniz kişi ile yemeğe çıkın. Spor yapın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri,
sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur.


Bu Ara Bir öğrenci sorar; 'Peki, O iki fincan kahve nedir?'
Profesör gülerek: 'Bu soruyu bekliyordum, Hayatınız ne Kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan Kahve içecek kadar yer vardır !!!'


KAHVE İÇTİĞİNİZ KİŞİ SİZE HEYECAN VERİYORSA ODA ŞEKERİDİR

"Alıntı..By Philosopher.."

8 Nisan 2009 Çarşamba

İsyanım geldi tatil istiyoruuummmm.....


Güzel şeyler yazmak için nasıl bir kabiliyet gerekir acaba?.Hani okunası okudukça etkili olanlardan. Yazan kişinin iç dünyasını, hissettiklerini dışa vuruşunu, vuruşların okur tarafından anlaşılması ve anlaşılır olmanın vermiş olduğu keyif. Bazen televizyon seyrederken, bazen bılaşık yıkarken, bazen de sohbet ederken aklıma öyle ilginç sözler gelir( vay be ne söz oldu ama) derim, bir de peşine gülerim hadi ya sen söyledin de tuttu mu yani hehe..Bazen de aklımdan geçenleri o an not etsem acaba güzel bir yazı çıkar mı ortaya diye düşünürüm. Yok yok çıksa ne olur yani kim senin duygularınla ilgilenicek ki komik olma der geçerim. Aslında ne hoş birşey o an hissettiklerini kağıda dökmek. İnsanın her anı her anına uymuyor ki! Bir bakmışsın doludizgin herşeyi bir arada yapmak istiyorsun. Bir bakmışsın salya sümük ağlamak, bazen karşındakini dinliyormuş gibi yapıp o an başka bir yerde olmak. Geleceği düşünüyor insan bazen. Yaşlı olmak nasıl acaba?. Geçmiş te yaşananlar takılıyor kafaya hatalar, başarılar, umutlar, mutluluklar, üzüntüler, aile, arkadaş, akraba mekan, zaman. Ne çok şey var aklın biriktirdiği. Düşünsenize bunlar ne çok etken insan hayatında. Dalıp giderken biryerlere bu saydıklarımdan hangisindesin acaba.?Muhakkak birinden birinde gezinmişsindir. Bu gezintilerini yaparken de geçirdiğin beyin fırtınasını hiç mi istemedin bir yerlere yazıp rahatlamayı? Rahatlanılıyor mu acaba? Bir de bu tarafı var tabii. Her düşünce bir yol çiziyor her yol bir soru doğuruyor. Sorular cevaplar şeklinde gelip geçiyor ama çözüm sadece somut olarak yer alıyor heralde hayatta. Soyutta kalan yine içerlerde biyerlerde depreşme zamanını bekliyor. Bu yoğun ve karmaşık duygular heralde dışa vurulurken kendine çok özel bir mekan ister gibi geliyor bana. Hadi hayal edelim bakalım. Sanki gözümün önüne gelen resim kartpostal gibi oldu ama heralde öyle biryerde kendimi iyi hissedicekmişim gibi ilk o çıktı karşıma. Hafif rüzgar var.Tek katlı bir ev ve ben o evin yerden yüksek balkonunun kenarına dayanmış, şalıma sarılmış, önümdeki geniş kumsalın kıyısına vuran sakin dalgaları gün batımına karşı seyrediyorum. Aslında seyretmiyorum öylesine içime çekiyorum ki yazdığım bu birbirine karışmış bütün insani duygular orada bilet almış sırasını bekliyor, teker teker geliyor. O güzellikte, o sakinlikte hepsi düzenli bir şekil alıp yerlerine yerleşip huzura eriyor. Soyut kavramlarda çözümlenip yeni karmaşıklıklara, iç savaşlara yer açmanın verdiği keyifle hayalini sonlandırıyor.