30 Ekim 2008 Perşembe

Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun


Dün için çocuklara söz vermiştim Can Dündar'ın hazırladığı Mustafa isimli belgesele sizi götürücem diye.Aslında kapalı gişe olabileceği çok açıktı ama şansımı deneyeyim dedim ve okuldaki törenden sonra alıp onları götürdüm filme.Tahmin ettiğim gibi hiç bir seansta bilet bulamadım. Tam geri dönecektik 04:20 seansında 3 kişilik yer olduğunu en önde olduğu için orada açık kaldığını öğrendim.Çocukların okul saatlerinde dolayı bir daha gidemem diye aldım en önden biletleri. Biraaz boynumuz ağrıdı ama değdi doğrusu çok güzeldi. Çok duygulandığımız yerler oldu. Şimdilik pek ayrıntıları kavrayamazlar ama ilerde tarih bilgileri yeterli olduğunda filmi de hatırlayacaklardır. Bu belgeseli en iyi şekilde kavrayabilmek için tarih bilgisinin de olması gerekli diye düşündüm ben.Çünkü kısa kısa geçen bölümler var o bölümler arasındaki boşluklar ancak kendi bilgilerinizle dolabilir. Filmi iyi anlayabilmek açısından. Herkezin Cumhuriyet Bayramını kutluyorum.Sevgiyle kalın.....

25 Ekim 2008 Cumartesi

19 Ekim 2008 Pazar

Uluslararası Arkadaşlık Ödülü / Friendship Around The World Award


Dünya çapında arkadaşlarınız olan bloggerlarını tanıtmak amaçlı bir ödülmüş bu...Ödül sürekli alıcı tarafından devrediliyor ve her alan kişi kendine gönderenden 1 fazla kişiye yollamalıymış bunu.

Kahve ve Kitap Etkinliğinden tanıştığım ve o zamandan beridir blogunu keyifle takip ettiğim, mesajlarına değer verdiğim sevgili blog arkadaşım Bir Demet Fesleğen-Eda beni bu ödüle layık görmüş.Çok teşekkür ediyorum kendisine beni de listesine dahil ettiği için. Ben de kendi listemi oluşturup blog arkadaşlarıma ödüller dağıtıyorum. Yalnız bir ayrıntı var. İsmi geçen blogların tekrar yazılmaması gerekiyor aynı blogların dönmemesi açısından. Listemde ayrım yapmamaya çalıştım fakat daha fazla yazarsam sizlerin listenize koyucak blog sayısı azalır bu yüzden bu kadar yazıyorum.Kolay gelsin.
http://mutfaktazen.blogspot.com/
http://mutlulukmutfaktagizlidir.blogspot.com/
http://pastacipapatyalar.blogspot.com/
http://sarimutfak.blogspot.com/
http://serinmavi.blogcu.com/
http://tabakta.blogspot.com/
http://ufukmutfakta.blogspot.com/
http://yemekbahane.blogspot.com/
http://elmasekeri.blogspot.com/
http://leziztarifler.blogspot.com/
http://saripapatyalarim.blogcu.com/
http://mukonungunlugu.blogspot.com/
http://disal.blogspot.com/
http://inciceylan.blogcu.com/
http://bocuruk.blogcu.com/
http://baharcicegi.blogspot.com/
http://meleginmarifetleri.blogspot.com/
http://bengisu-abihayat.blogspot.com/
http://aysee26.blogcu.com/
http://ebrulitat.blogspot.com/
http://eldaninannesi.blogspot.com/
http://ferhanca.blogspot.com/
http://fidaneli.blogspot.com/
http://misgibikoktu.blogspot.com/
http://kalbegidenyol.blogspot.com/
http://soframiz.com/
http://binbircesni.blogspot.com/
http://laledensecmeler.blogspot.com/
http://yanya-evenez.blogspot.com/
http://lamamutfakta.blogspot.com/

12 Ekim 2008 Pazar

Mayalı Poğaça


Malzemeler

1/5 bardak ılık süt
1 bardak yarısı katı,yarısı sıvı yağ
2 yumurta - biri üstüne
Çeyrek maya
Yarım kuru maya
1/2 çaybardağı kabartma tozu
1 şeker kaşığı tuz
Alabildiği kadar un



Hazırlanışı

Elenmiş unu geniş bir kaba koyarak, ılık sütte erittiğiniz mayaları ilave ederek diğer malzemeleri de ekleyip hamuru yoğurduktan sonra mayalanmaya bırakıyoruz. Mayalanan hamuru cevizden az büyük parçalar yuvarlayarak yağlanmış tepsiye diziyoruz.Üzerine yumurta sarısı sürerek fırına sürüyoruz.Afiyet olsun.

7 Ekim 2008 Salı

Geçenlerde bir arkadaşım gönderdi bu maili bana çok hoşuma gitti sizinle paylaşmak istedim.Biliyormusunuz bazen elimizdeki güzelliklerin farkında olmuyoruz gibi geliyor bana.Taaa ki kaybettiğimiz zaman değerini anlıyoruz bazı şeylerin.Bu da öyle bir şey heralde hikayede yaşanan.Çoğu kişiyi farklı açıdan bakmaya davet eder gibi!.... Resim balca.net'ten alıntıdır mailin nereden alındığını bilemiyorum.Keyifli okumalar cnm....



(Aşkın şu günlerde anlamının değişmesine istinaden)
diyor yazının başlığında

Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı… Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu. İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı. Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum.Şaşkınlıktan gözleri açılarak 'niye?' diye sordu.'Gerçekten belli bir sebebi yok' dedim, 'sadece yoruldum.'Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki! Sonunda sordu: 'seni caydırmak için ne yapabilirim?'Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.'İşte mesele tam da bu' dedim. 'Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.''Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl'olacak. Bunu benim için yapar mısın?'Yüzümü dikkatle inceledi ve 'Sana bunun cevabını yarın vereceğim' dedi.Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu. Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı.'Sevgilim' diye başlıyordu,'O çiçeği senin için koparmazdım' Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim. 'Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.' 'Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.' 'Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.' 'ın her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.' 'Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.' 'Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin - gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.' 'Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.' Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu.Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.'Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.'Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim. Bu gerçek aşktı.
İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz. Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil... Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz... Ama hep oralarda bir yerdedir. Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır. Hayat tam da böyle bir şeydir.