22 Mayıs 2008 Perşembe

Okuma Bayramı ve Kermes

Uzun zamandır yazamıyorum blog böööölee sessiz sessiz bekliyo, sahibim birşeyler yazsada buralar şenlense diye. Aslında sahibi ne güzel şeyler yaptı resimlerini çekti. Bu güne kadar boş boş oturamamıştır heralde ama teknik arızalardan dolayı ne yaptıysa olmadı. Evet arkadaşlarım ben fotolarımı cepten çektiğim için şu anda yüklü olan fotolarıma bile bakamıyorum. Cihaz bozuldu ve hala servise gitmeyi bekliyor. Hatta arama ve cevaplama da yapamıyorum. Ne komiktir kapalı olduğu halde arada bir saati sabah 7 zannedip çalmazmı:)))) ..... Tamir olduğunda resimlerim hala duruyorsa tarifleri yayınlamak isterim çünkü gün için yaptığım pastam çok güzel olmuştu....Tabiiki pasta ustalarına göre acemice fakat bana göre başarılı olmuştu!.....Neyse bu durum böyle, gelelim diğer durumlara bugün canım kızımın okuma bayramını kutladık... Bu gün başıma gelecekleri bildiğim için herzaman ihtiyaç olduğunu düşündüğüm yalnız ceple işimi gördüğüm için pek ağırdan aldığım fotoğraf makinesi düşüncesini gerçekleştirdim ve yeni bir makine aldım. İyi ki de almışım çok faydası oldu bana. Bugün aynı zamanda yiyecek kermesi de vardı. Okuma bayramı yoğunluğu içinde hem okula katkı olsun hemde bloguma koyacak bir fotom olsun diye alel acele birşeyler yapmaya çalıştım....Şimdi günün özeti; Aman öğretmenleri onlara ne kadar güzel bir gösteri hazırlatmış, neler neler yaptılar şiirler, skeçler, halk oyunları, istiklal marşı 10 kıtası, defile ve müzikli gösteriler çok güzeldiler çok...O kadar heyecanlıydı ki hepsi hele benim kız gece ne kendisi uyudu ne beni uyuttu bütün gün uykusuzluktan döküldüm yani...Gece uyumadığı gibi sabah da 6:30 da ben uyandım diye gelmezmi yanıma uyku basmış gözümü açamıyorum git çabuk uyu yoksa sahnede uyuyacaksın dedim tırsa tırsa gitti))))) Gözlerinin altı mor mor dolaştı bugün ama gösterilerini de hakkıyla yaptı yani. Öğretmenimiz de çok emek vermiş, gerçekten en ince ayrıntısına kadar herşeyi düşünmüş en güzeli ve duygulusu da hababam sınıfı müziği eşliğinde sınıfımızın slayt gösterisiydi. Eline yüreğine sağlık bugünü çocuklarımıza coşkuyla yaşattığı için çok çok teşekkürler ederim...Ve sizleri kermes kurabiyelerim ve bir kaç kare gösteri resimlerimle başbaşa bırakıyorum.....

12 Mayıs 2008 Pazartesi

anneler günümüz kutlu olsun

Nedense her anneler gününde ve bayramlarda içim boş boş olur.Moralim bozuk, dokunsan ağlayacak, sinir sitres yaparım.Çocuklarım akşamdan kutladılar beni hediyelerimi aldım eşim çok güzel bir salon çiçeği almış koltuğun boş kalan kenarını doldurdu çok da yakıştı ve eve girdiğinden beri çok güzel kokuyor. Özel bir koku sıktırmış ferah ferah, bilir benim kokuları sevdiğimi:)))))Neyse akşam güzeldi sevildim sevdim kutlandım eğlendim..Sabah kalkınca bir sinir uyanmak istemedim her zamanki gibi, neden ne kadar güzel bir gün çocuklarım yanımda kahvaltım hazırlanmış..... Ama işte bir boşluk var bende hazırlanıp çocuklarımla beraber anneannelerine babaannelerine gitmek onlarla bu güzel günü paylaşmak bugüne özel yaşamak isterdim...Camdan bakarken bayram günü gibi herkez ailece çiçekleriyle belli ki annelerine gidiyor. Benimse sessiz sessiz.................İşte böyle zamanlarda içim boş ama çok dolu oluyor....Telefon açmak bile öyle zor geliyor ki yavan ,keyifsiz anlamsız kandırır gibi. Böyle zamanlarda aklıma hep gelir beni çok etkilemişti okuduğumda sizinle de paylaşmak istedim. İclal Aydın'ın Hayat Güzeldir kitabının 50. sayfasında Yağmur isimli bir yazısı vardı....Belki konuyla ilgili değil ama ne biliyim bu yazıyı burada görmek istedim şu an.... Herbirinizin anneler gününü candan kutluyorum.Allah annelerimizi başımızdan eksik etmesin canım annemin de anneler gününü kutluyorum.... annem benim....
YAĞMUR

Yağmur yağıyor.
Mutfak camındayım.
Nasıl üşüdüğümü bilemezsin.
Menekşelerim çiçek vermiyor artık anne.
Söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama…

Şimdi telefon açsam sana, sesini duymak da yetmiyor ki.
Hep aynı cümleler; “Babamlar nasıl, ilacını aldın mı?”
Nedenini bilmediğim bir ağlamak var içimde.
Bir yerlere sığdıramıyorum yüreğimi.
Bazen mutfakta dalıp giderdin yemek yaparken,
Tahta kaşıkla tencerenin başında öylece ne düşünürdün acaba?
Özlemek çok fena anne. Anlamak seni; daha da fena…

Omuzlarım ağrıyarak uyanıyorum sabahları.
Benim kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var.
Gittikçe sana mı benziyorum ben, ya da
“Annenin kaderi kıza” dedikleri doğru mu?
“Baban eskitir her şeyi kızım” demiştin bir kez,
Anlamamışım meğer, eskiyormuş anneciğim.
Omzunu ovacak kalmıyormuş meğer aynı evin içinde.
Şimdi duysan bunları ne üzülürsün; mutsuz mu kızım diye,
Çoktan kendinden vazgeçmiş bir sesle. Mutsuz değilim de anne,
yağmura ve mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum.

Evimi topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor,
Televizyon seyrediyor, akşam çalan kapıyı açıyorum,açtığımı gören olmuyor.
Pişirdiğim yeniyor da, güzel olmuş denmiyor.
Çay demleniyor, demleniyor, demleniyor…

Kederim mutfağımın her yerine yerleşiyor.
Ah nasıl eskiyor her şey anne, nasıl eskiyor.
Eskilerimi de atmaya kıyamıyorum. Seni çok özlüyorum.
Bana yasakladığın bahçeler, sana da mı uzaktı hep?
Gidemeyişine ağladın mı sende? Ne zaman eskiyor sevgiler?
Ödenen bedellerin acısı geçince mi?
İşte böyle,kalbimde bir acı...
Şarkılar seni söyler...

İclal AYDIN

1 Mayıs 2008 Perşembe

GÜNAYDIN! MERHABA! ÖZÜR DİLEME! GÜLÜMSEME !" KAMPANYASI -YONCA TOKBAŞ


Uzun zamandır kendi kendime insanlara sevgiyle ve güleryüzle yaklaşma konusunda söz verip mümkün olduğunca olaylara bakış açımda önyargılı davranmadan hareket etsemde. Günaydın, iyi akşamlar, nasılsın derken tüm samimiyetimi kullanıp sıcak sıcak sohbet edip iyi niyetle bildiklerimi aktarıp benim öğrendiklerimi başkaları da kullanabilir diyerek yola çıkıp paylaşsamda, daha vs. vs. vs..... sonuçta bana geridönüşünü beklediğim samimiyeti göremesemde,kimilerine yapmacık, kimilerine şimarık, kimilerine göre hafif çatlak kıvamında bir izlenim bıraksada, ben her zaman görgü ve ahlak kurallarını en önemlisi saygıyı elden bırakmadan insanları sevmeye ve paylaşmaya devam edeceğim...Sevgili İlkay'ın yazısını okuduğumda peşinden de yazarımızın yazısı, işte bu! demekki bizden çok varmış dedirtti bana ve ben de bu kampanyaya canıgönülden katılmak istedim...İnanın siz güldüğünüzde 2 kere geri dönen baş 3. de size gülümseyerek bakıyor:))))))
Hürriyet Yazarlarından, Sevgili Yonca TOKBAŞ'ın bugünkü yazısını okudum ve bu müthiş , içimi coşturan, kanatlarımı kaldıran bu kampanyasına acilen destek vermek istedim.
Tüm blogcu, blogger, günlük sahibi olan arkadaşlarımı , dostlarımı da bu kampanyaya davet ediyorum.
Sevgili Yonca, yazısında belirttiği üzere de yazısını kullanmamıza izin veriyor.
İnsanlığımızı hatırlatan bu gündelik , samimi, sıcak, içten eylemleri lütfen yapalım diyorum.
Yonca'cığım , kanatların kırılmayacak...
Biz hala İN-SA-NIZ.
Umarım davetimi kırmazsınız canım arkadaşlarım...
Hepinize sevgi dolu, bahar dolu Merhabalar dileğimle,
HEPİNİZE MERHABA!
Bu arada fotoğrafı da Sevgili YONCA'ya ithaf ediyorum.umarım beğenir ve beğenirsiniz.::)))
İŞTE SEVGİLİ YONCA'NIN YAZISI:
Özür dilerimBen bir hata yaptım.
Hani ağzımdan kaçtı derler ya…
Farkında bile değildim üstelik.
Bana; insanı öfkeyle dolduruşa getiren bir yazı yazdığımı düşündüğü için eleştirisini yollayarak güzelce kulağımı çeken bir okurum; “Lütfen yazılarınızda “balgam” gibi bir kelime kullanmayın” dediğinde farkına vardım.
Ben de öfkeme yeniliyorum.
Yanlış bu işte.
Bunu fark ettiğimde başka bir şeyi daha fark ettim.
Bizim için, sevinç ve takdir dile getirmek zor.
Sövmek ve yermek çok kolay.
Yüreklendirme yok.
Özür dilemeyi bilmiyoruz.
“Merhaba dersen borçlu çıkarsın!” şeklinde yaşıyoruz.
Maç galibiyetleri dışında sevinçten sokaklara döküldüğümüz var mı? Onda da silahlar patlıyor zaten...
Peki ya hiç olumlu eylem yapmışlığımız?
Yani demek istediğim, bugüne kadar beğenmediğimiz bir şey olduğunda ya hep bağıra çağıra tepiştik ya da ışık söndürerek, siyah kurdele takarak kızgınlığımızı dile getirdik.
Aydınlık Türkiye için kendimizi karanlığa mahkum ettik. Ha diyeceksiniz tasarruf ettik... O ayrı da...
Ben başka bir şeyden bahsediyorum.
Neden “Merhaba Deme Eylemi” yapmıyoruz?
Kimseden korkmadan, inadına, herkese gülümseyerek “Merhaba!” desek mesela...
Bunu bir eylemle başlatıp kendimize iyi bir alışkanlık edindirsek ya.
Ya da ne bileyim...
Öfkeye inat “Gülümseme Eylemi!” yapsak.
Siyah kurdeleler yerine, GÖKKUŞAĞI renklerinde kurdeleler taksak arabalarımızın antenlerine.
Radyolarımız insanlara “Günaydın!” deme çağrısında bulunsa...
Nezaket adına “Bayanlara Kapı Açma Eylemi” başlatsak mesela.
Küfür edenin ağzına pul biber sürmek yerine, “Al sana şeker! Ye de ağzın tatlansın eylemi” yapsak...
İyi bir başlangıç olmaz mı?
Radyolardan, büyük yazarlardan, blogculardan bu konuda destek istesem, alabilir miyim?
Bu önerimi elden ele dolaştırsak, destek çıkar mı birileri sizce?
Yoksa ben hayal aleminde uçmaya başladım da,
Kanatlarım kırılıp düşecek miyim yere?
Yonca
“umutekeriyilikbiçer